Sivas
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
9°

Vaazın Dili ve Üslubu Nasıl Olmalı?

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Oruç tutma, namaz kılma, Kur’an okuma, yardımlaşma gibi etkinliklerin yoğun olarak yaşandığı Ramazan ayının en önemli etkinliklerinden biri de vaaz dinlemektir. Müslüman toplumun en önemli bilgi kaynakları arasında bulunan vaaz, belli usul ve ilkelere uyularak gerçekleştirildiğinde oldukça faydalı bir bilgilenme imkânıdır. Ancak sayısı az da olsa dinlediği vaaz yüzünden dinden soğuyan insanların olduğu da bir gerçektir. O nedenle bu haftaki yazımızı bu konuya ayırma gereği duyduk.

Sözlükte öğüt vermek, nasihat etmek, gönle hoş gelecek sözler söylemek, bilgilendirmek, bilinçlendirmek, uyandırmak, sakındırmak gibi anlamlara gelmektedir. Istılahta ise vaaz, dini konularda toplumu bilgilendirip aydınlatmak amacıyla din görevlileri tarafından mescit ve camilerde ibadet öncesi veya sonrasında yapılan konuşmaların genel adıdır.

Vaazın amacı, halkı din konusunda doğru bilgilerle aydınlatmak ve böylece toplumun maddi ve manevi yönden kalkınmasını teşvik etmektir. Bu amaca yönelik olarak gelişen vaaz geleneği Hz. Peygamber’le birlikte başlamıştır. “Din nasihattir.” buyuran Peygamberimiz, bu ilkeyi ev ve cami sohbetlerinde uygulamıştır.

Kuran-ı Kerim’de öğüt ve nasihat anlamında yirmi beş ayette değinilen vaazın müminlere fayda vereceği ifada edilmektedir. Günümüzde oldukça geniş bir kitlenin yararlandığı vaaz, toplumun dini ve sosyal konularda aydınlanması, insanların hayırlı işlere yönelip günahlardan arınmaya çalışması, yetişen neslin İslâm kültürünü öğrenip özümsemesi, İslâm ahlâk ilkelerinin toplumsal değerlere dönüşmesi ve öğrenilen dini bilgilerin hayata tesir eder duruma gelmesi açısından son derece önemlidir.


Vaazın en yoğun olarak gerçekleştirildiği camiler, toplumun her kesiminden, her yaş ve seviyeden insanları bir araya getiren, onları Allah’a kulluk bilinci ile kaynaştıran, bireylere batıl inanç ve hurafelerden arındırılmış doğru dini bilgilerin kazandırılmasını sağlayan önemli bir kurumdur. Hz. Peygamber İslâm’ın kurumsallaşmasına camiden başlamış, hicretten hemen sonra inşa ettiği camiyi, bireysel ve sosyal pek çok ihtiyacın karşılandığı bir merkez haline getirmiştir.

Vaaz yoluyla insanları bilgilendirmede sunulan dini bilgilerin niteliği kadar bu bilgileri sunuş biçiminin de önemli olduğu bir gerçektir. İnsanlara tatlı dil ve güler yüzle samimi bir şekilde hitap etmenin sevdirici, özendirici, hatırlatıcı, düşündürücü, toplayıcı ve birleştirici bir özelliği olduğu gibi; kaba, kırıcı, sert, bilgi ve saygı temelinden yoksun ifadeler de dinleyenlerde bıkkınlık ve camiden soğuma hissi uyandırabilir.

Vaazın sunumunda konu bütünlüğüne bağlı kalmak ve sunuş süresince bunu korumak önemlidir. Kısa sürede birçok konuya değinilerek yapılan bir vaazda, herhangi bir konuyu tam olarak işlemek mümkün değildir. Ancak değişik bilgi örüntüleriyle konunun zengin bir içerikle işlenmesi, ayet, hadis, kıssa ve öykülerin uygun bir üslupla sunulması, dinleyici kitlesinin konuya dikkatini yoğunlaştırmaktadır. Vaizin önünde mutlaka bir vaaz planı bulunmalı, seçilen konu derli toplu bir şekilde sunulmalıdır. Çünkü plansız ve hazırlıksız bir şekilde, nereden başlanacağı ve nasıl bitirileceği belli olmayan bir dağınıklıkla cemaatin karşısına çıkıp konuşma yapmanın cemaat üzerinde beklenen etkiyi gösteremeyeceği açıktır.


Vaazda cemaatle göz iletişimi de son derece önemlidir. Vaaz süresince hatip kendisini dinleyen cemaate, cemaat de kendisine konuşan hatibe bakmalı, özellikle hatip gönülden gelen sevgisini gözleriyle cemaatine yansıtabilmelidir. Böylece cemaatin söylenilenleri uyanık ve dikkatli bir şekilde dinlemesi sağlanmış olur.

Vaizin konuşma sırasında beden dilini kullanmaya özen göstermesi, mesajı jest ve mimikleriyle yansıtmaya çalışması, konunun anlaşılmasını kolaylaştıran önemli bir unsurdur. Hz. Peygamber’in insanları bir tehlikeden sakındırmaya çalışırken gözlerinin ve yüzünün kızardığı, müjdelerken de gözlerinin içinde ve yüz hatlarında gülümsemenin belirdiği rivayet edilmektedir.[1] O’nun bu özelliği vaizlere örnek teşkil etmelidir. Ancak konuşma sırasında yersiz olarak yapılan el, kol hareketleri ve yüz ifadeleri, ciddiyetten uzak yapmacık tavırlar, konuya olan dikkatin dağılmasına hatta hatibin komik duruma düşmesine neden olabilir. Dolayısıyla vaaz sırasında jest ve mimikleri kullanmada ölçülü olmaya dikkat etmek gerekir.

Vaazda cümlelerin sade, anlaşılabilir, bilgilendirici, düşündürücü, ümit verici ve gönülleri sevindirici nitelikte olmasına dikkat edilmelidir. Vaazda yumuşak bir üslup kullanmak konuları kolayca anlaşılabilecek şekilde işlemek, sıkıcı, bıktırıcı ve korkutucu ifadelerden uzak durmak, ümitlendirici ve müjdeleyici bir yaklaşım sergilemek vaazın cemaat üzerindeki etkinliğini artırmaktadır. Vaazda kullanılan kelime ve kavramların, dinleyenlerin genelinin anlayabileceği seviyede olması gerekir. Cemaatin anlamada güçlük çektiği Arapça, Farsça, Osmanlıca ve İngilizce kavram ve terkiplerden mümkün olduğu ölçüde kaçınılmalı, sade bir Türkçe kullanmaya özen gösterilmelidir. Ayrıca vaazda sıkıcı ve usandırıcı bilgilerden, eğiticiliği olmayan ve dinle ilgisi bulunmayan güncel magazin ve polemik konularından, korkutucu ya da itham edici ifadelerden uzak durulmalı, ses aşırı şekilde yükseltilerek cemaatin dinleme motivasyonunu bozulmamalıdır.

Vaazda örnek alınması gereken Hz. Peygamber, insanlara dini anlatırken maruz kaldığı en olumsuz tavırlar karşısında bile yumuşak ve sakin bir tutum sergilemiş, hiddet ve şiddete dayalı söz ve tavırlardan uzak durmuştur. O’nun bu özelliği Kuran-ı Kerim’de; “Allah’tan bir rahmet olarak onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı yürekli olsaydın, şüphesiz etrafından dağılır giderlerdi.”[2] ayetiyle ifade edilmektedir.

Kuran-ı Kerim’de insanlara karşı zulmü tescillenmiş olan Firavun örneği seçilerek ona bile yumuşak söz söylenmesi gerektiği ifade edilmektedir. İlgili ayette; “Firavun’a gidin, doğrusu o azmıştır. Ona yumuşak söz söyleyin, belki öğüt alır da zulme devam etmekten çekinir.”[3] ifadesi dikkat çekicidir. Benzer anlamın vurgulandığı başka ayetlerde de; “İnsanları Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır, onlarla en güzel üslupla tartış…”[4], “Öğüt vermeye devam et; çünkü öğüt müminlere fayda verir.”[5], “Onlara içlerine işleyecek, ruhlarına tesir edecek söz söyle.”[6] buyurulmaktadır.

Vaazda konuları kolaylaştırıcı bir üslupla anlatmak da önemlidir. Cemaat içerisinde sadece cuma ya da bayram namazlarında camiye gelenlerin de olduğu göz önünde bulundurularak konuşma sırasında kırıcı, ürkütücü, küstürücü, azarlayıcı ve camiden soğutucu bir üslup yerine müjdeleyici, ümitlendirici ve sevdirici bir yaklaşım sergilenmelidir. Kuran-ı Kerim’in; “…Allah sizin için kolaylık ister, güçlük istemez…”[7], “Allah sizden (yükünüzü) hafifletmek ister; çünkü insan zayıf yaratılmıştır.”[8] mealindeki ayetlerinde ve Hz. Peygamber’in; “Kolaylaştırınız zorlaştırmayınız, müjdeleyiniz nefret ettirmeyiniz.”[9], “Şüphesiz din kolaylıktır; kim bu dini zorlaştırırsa, din onu mağlup eder.”[10] şeklindeki öğütlerinde vurgulanan kolaylaştırıcılık prensibini gözetmek gerekir.

Vaazda cemaatin olumlu ve olumsuz alışkanlıklarına dengeli bir şekilde değinilmeli, iyi davranışlar teşvik edilip, kötü alışkanlıklar yumuşak bir üslupla düzeltilmeye çalışılmalı, öfkelenmeden, cemaati azarlarcasına bağırıp çağırmadan cemaatin vaazdan azami derecede yararlanması için gayret gösterilmelidir.

Toplumun her kesimine hizmet vermek durumunda olan vaizlerin insanlar arasında ırk, dil, mezhep, parti ve cemaat ayrımı gözetmeksizin, herkesi kucaklayıcı bir yaklaşım içerisinde olması beklenir. Çünkü cemaat içerisinde çeşitli düşüncelere, değişik mezhep, tarikat ve politik görüşlere sahip insanlar, vaazını dinlediği müftü, vaiz ya da imama güvenle bağlanmak, ondan din adına bir şeyler öğrenerek nasiplenmek ister. Hatibin, cemaati üzecek söz ve tavırlardan uzak durması, ona olan saygı ve güveni artıracaktır.

Sonuç olarak, milyonlarca insanın başta din olmak üzere tarihsel, sosyal ve kültürel özellik taşıyan pek çok konuda bilgilendiği vaazın dil ve üslup açısından etkinliğini artırmada yukarıda değinilen hususlara dikkat etmek gerekir. Özetle vaizin ilmi yeterliliğe sahip olması, anlatacağı konuya hazırlık yapması, insanlara konuşma hususunda istekli ve gayretli olması, vaazını irticalen sunması, sunuşu sırasında düzgün ve akıcı konuşması, ses tonunu konunun anlam ve içeriğine göre ayarlaması, din alanındaki problemleri toplumun ihtiyaçlarına göre işlemesi, üslubunu cemaatin seviyesine göre ayarlaması, konu seçiminde çeşitliliğe önem verip aynı konuları sürekli işleme yanlışlığına düşmemesi, görev bölgesinin örf ve adetlerini bilip vaazlarda bunlara dikkat etmesi, yumuşak, hoşgörülü ve sevecen bir tavırla dinleyenlere yakın olduğunu hissettirmesi, gönül dilini kullanmaya özen göstermesi, cemaate karşı tarafsız bir tutum sergilemesi, bakışlarıyla, jest ve mimikleriyle cemaati kendisine bağlaması ve cemaatin dikkatini sürekli uyanık tutmaya çalışması önemlidir.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...