Otoritenin Doğrusu
Otoritenin Doğrusu, Nigel Warburton tarafından yazılan ‘Felsefenin Kısa Tarihi’ isimli kitapta Güçlü Ateşoğlu çevirisiyle, ‘’Önemli bir otorite, doğru olduğunu söylediği için bir şeyin doğru olması gerektiğine inanmak’’ olarak tanımlanmış.
Siyasi partiler taraftarları için birer otoritedir, liderleri birer otoritedir. Muhataplarından bazıları zanneder ki partiler ve liderleri ile kurmayları, kendileri için en iyisini düşünür, bu yüzden de onları desteklemek gerekir. Onlar alanında uzmandır, en iyisini onlar bilirler. Ülkeyi en iyi onlar yönetir, adaleti en iyi onlar tesis eder, sağlık sistemlerini en iyi onlar organize eder, sosyal adalet en iyi onlar tarafından sağlanır, düşünce ve inanç özgürlüğü en rahat onlar döneminde yaşanır, ekonomik açıdan en çok onların iktidarında rahat edilir. Yani en iyisi odur hatta iyisiyle kötüsüyle odur. O yüzden onların iktidar olması ya da iktidarda kalması için de ne derlerse onu yapmak gerekir.
İşte bu aşamada bilim anlamını yitirir, çelişkiler uyarıcı etkisini kaybeder, tek geçerli olan otoritenin doğrusudur. Her söylediği sorgusuz sualsiz doğru kabul edilmeye başlanır. Dün söylediği doğrudur, bugün tam tersini söyler, muhataplarınca o da doğrudur. Bir süre sonra her söylediği sorgusuz sualsiz kabul edilen otorite de her sorgusuz sualsiz kabul edilmesini istediğini söylemeye başlar. Bunun en güvenli yolu da denetim mekanizmalarının işlevsizleştirilmesidir.
Sosyolog Max Weber, meşru otoritenin üç türü olduğunu söylemiştir. Bunlar yasal, geleneksel ve karizmatik otorite türleridir. Kaynağı isimlerinden anlaşılabilecek olan bu türler birbirlerini destekleyebileceği gibi biri diğerinin işlevsizleşmesine de neden olabilir. Örneğin geleneksel otoriteden gelen güç, yasal otoritenin kaynağı olan yasaların sınırlarının aşılmasına fırsat yaratabilir veya karizmatik bir kişiliğin tebaa üzerindeki etkisi yine yasal sınırların dışına çıkılmasını hoş görülebilir bir şekle sokabilir.
Bu durum bir gerçeğin göz ardı edilmesine neden olabilir. Bu gerçek, halkın, iktidar partilerinin de muhalefet partilerinin de üzerinde olduğu gerçeğidir. Demokratik ülkelerde iktidar ve muhalefetin temsilcileri halkın çıkarları doğrultusunda belirlenir. Bu nedenle demokratik bir ülkede siyaset yapmanın en önemli kuralı halkın nabzını iyi tutmaktır. Halk, desteklediği otoritenin beklentisini sandıkta karşılar sonra da kendi beklentilerinin karşılanmasını bekler ve beklentilerinin karşılandığını düşündüğü sürece de desteğini esirgemez. Ancak olur da zaman sonra halk artık beklentilerinin karşılanmadığını düşünürse bu durumda desteğini geri çekecektir ve beklentilerini karşılayabileceğini düşündüğü başka bir otoriteye destek verecektir.
Böylece artık meşru otorite, kaynakları tarafından desteklenmemeye başlayacaktır. Sınırları aşılmış yasalar, yasal otoriteyi anlamsız kılacaktır, dış politikada karşılaşılan tavırlar karizmatik otoritenin kaynaklarını zedeleyecektir, dini, milli ve geleneksel argümanlar kullanarak belirlediğiniz siyasetinizin yönlendirdiği kitleler, daha sonra eylemlerinizi değerlendirmeye başladığında fark edecekleri uyumsuzluklar, otoritenizin geleneksel temellerini sarsacaktır. Otoritenin doğrusu kavramının yukarıdaki anlamı fark edilecek, her söylenen sorgusuz sualsiz kabul görmeyecek ve artık hamasi söylemler somut eylemlerle desteklenmedikçe eski etkisini göstermemeye başlayacaktır.
Bu durumda otoriteden kaynaklanan gücün sınırlarını makul seviyeye çekmek en etkili yol olarak görülebilir. Denetim mekanizmalarının tarafsız işlevselliğini ortaya koyacak uygulamalar ise bu konuda atılan adımların işareti olarak güven tesis etmesi açısından önemlidir.