Göç
Dünyada tek tip göç yoktur. Hatta farklı nedenlere bağlı olarak oluşan ve yıllar boyunca da gelişen ‘Göç Koridorları’ vardır. Bu nedenler, daha iyi yaşam şartlarına erişim için gelişmekte olan ülkelerden gelişmiş ülkelere doğru gönüllü olabilirken, savaş, çatışma ve afet gibi nedenlerle zorunlu da olabilmektedir.
Office of the United Nations High Commissioner for Human Rights (OHCHR), Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği. ‘Göçmen’ ve ‘Mülteci’ kavramlarını açıklamış. Uluslararası göçmen, bulunduğu ülkeyle vatandaşlık bağı olmayan kişiler olarak tanımlanırken, mülteci, ülkesindeki zulüm ve çatışmadan kaçan kişiler olarak tanımlanmış. Yine bu kuruluşa göre, sınırlı istisnalar dışında tüm göçmenler statülerine bakılmaksızın tüm insan haklarının korunması ve saygı gösterilmesi hakkına sahiptirler. Göçmenlerin sahip olduğu korunma haklarına ilişkin birtakım ayrıntılar da ayrıca belirlenmiştir.
Örneğin, adalete erişimlerinin sağlanması için suç mağduru göçmenler, rehabilitasyonları için transit halindeki işkence mağduru göçmenler, geldiği ülkede tedavi edilemeyen sağlık sorunları olan göçmenler, aile hayatı bulundukları ülkede kalmalarına bağlı olan göçmenler ve geldiği ülkeye dönmesi çıkarlarına aykırı olan göçmen çocuklar.
The International Organization for Migration (IOM) (Uluslararası Göç Örgütü), merkezi Cenevre’de bulunan,1951 yılında göç alanında çalışmalar yapmak amacıyla kurulan ve 175 ülkenin üye olduğu örgüt. Türkiye Cumhuriyeti olarak 2004 yılında katıldığımız IOM, 2016 yılında Birleşmiş Milletler ’in bağlı kuruluşu haline gelmiştir. Bu örgüte göre 2020 yılında dünyadaki uluslararası göçmen sayısı yaklaşık 281 milyon kişi ve bu rakam o dönem dünya nüfusunun %3,6’sı oranında. Demektir ki 2020 yılı verilerine göre dünya nüfusunun %96,4’ü kendi topraklarında ikamet ediyor.
Rakamları dünya çapında aldığınızda insanlığın varlığından bugüne var olan göç olgusu oransal olarak pek fazla görünmüyor. Ancak bölgesel bazda baktığımızda işler biraz değişiyor. Bu örgütün 2024 yılında yayımladığı Dünya Göç Raporu’na göre en büyük göç koridoru Meksika’dan Amerika’ya olan ve gelişmekte olan ülkelerden gelişmiş ülkelere göç olarak nitelendirebildiğimiz türde oluşagelmiş bir koridor ve hacmi yaklaşık 11 milyon kişi. 2024 yılı sonu itibariyle Meksika’nın nüfusu yaklaşık 131,5 milyon. Göç oranı neredeyse %8,4 yani dünya ortalamasının iki katından fazla.
İkinci en büyük göç koridoru ise yaklaşık 4 milyon kişi ile Suriye’den Türkiye’ye olan ve mülteci statüsü ile iç savaşın yıkımından kendilerini korumak isteyenlerin oluşturduğu göç koridoru. Suriye’nin bugünkü nüfusu, Türkiye’den dönenlerle birlikte bile 25 milyon civarındayken göçün oransal karşılığı yüzde 16 ile dünya ortalamasının neredeyse 4,5 katı. Anlaşılan göç olgusunu irdelerken konuya dünya genelinden daha çok bölgesel anlamda yaklaşmak daha doğru anlamlara ulaşmamızı sağlayacaktır.
The International Centre for Migration Policy Development (ICMPD) (Uluslararası Göç Politikaları Geliştirme Merkezi), merkezi Viyana’da bulunan, 1993 yılında kurulan ve 21 ülkenin üye olduğu merkeze Türkiye Cumhuriyeti olarak 2018 yılında katılmışız. Bunlara göre de Türkiye hem varış hem geçiş hem de ev sahibi ülke olarak karma göç akımlarından en çok etkilenen ülkelerden birisi ve doğusundaki ve güneyindeki ülkelerden gittikçe artan düzensiz göç akımlarıyla karşı karşıya kalmış durumda ve ayrıca Suriye iç savaşından beri dünyadaki en yüksek sayıda mülteciye de ev sahipliği yapmakta.
United Nations High Commissioner for Refugees (UNHCR) (Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği), merkezi Cenevre’de bulunan, 1950 yılında Birleşmiş Milletler Genel Meclisi tarafından kurulan ve aslında Türkiye’de 1960 yılından beri faaliyetlerini yürüten kuruluşla 2016 yılında ev sahibi ülke anlaşması imzalamışız. Bu kuruluş, BM Genel Kurulu tarafından mültecilere uluslararası koruma sağlamak ve onların zor durumlarına kalıcı çözümler aramakla görevlendirilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Başkanlığı, Türkiye’deki düzenli ve düzensiz göçle ilgili resmi işlemleri yürütmek üzere 2013 yılında kurulmuş devlet kuruluşudur.
Bunlar ve daha nice kurum, kuruluş ve örgütler dünya üzerinde göç yollarının düzenlenmesi için azami çaba göstermektedir. Bilinmektedir ki göç ortadan kaldırılabilecek bir durum değildir. İnsanlık var oldukça göçler olmuştur ve olmaya devam edecektir. Yapılan araştırmalar göstermektedir ki menşe ülkelerin ekonomik açıdan iyiye gitmesi dahi göçü önlememekte ancak düzensiz göçün düzenli göçe evrilmesinde önemli bir adım olmaktadır. Göç edenlerin kimileri menşe ülkelerine dönse de kimileri transit olarak başka ülkelere geçse de göç ettiği ev sahibi ülkelerde kalanlar da az değildir. Bu nedenle ev sahibi ülkelerin ilk olarak ele alması gereken konu göçmenlerin uyumu ve ihtiyacı olanların rehabilitasyonudur.
Avrupa, geçmişte işçi göçlerinde bunu öngörememiş ve tüm göçmenlerin bir gün ülkelerine geri döneceğini düşünmüştür. Günümüzde ev sahibi ülkeler olarak AB üye ülkelerinin göçmenlere gerek dil öğrenme şartı getirmesi gerekse yaşam şartlarına, standartlarına uyumlarını denetlemesi gibi önlemleri, tecrübelerinin sonucudur. Düzenli göçmenlerin kendisine faydasının olduğunun ve sıfır göç kavramının anlamsızlığının farkında olan AB, düzensiz göçe karşı düzenli göç tercihini bir fırsata çevirerek düzensiz göçü kaynağına -ki bu genellikle düzensiz göçmenlerin transit yolu üzerindeki Türkiye olmaktadır- iade edebilmenin arayışına girmiştir.
Bir düzensiz göçmenin iadesine karşılık bir düzenli göçmenin kabulünü içeren Mart 2016 Türkiye – AB Mülteci Mutabakatı da bu durumun göstergelerindendir. Ancak bugün görülmektedir ki daha kapsamlı politikalar gerekmektedir. Düzensiz göçün en önemli nedenleri olan ekonomik adaletsizlik, hukuksuzluk, savaşlar, insan haklarına aykırılık gibi konularda AB olarak, sınırlarının ötesinde de sorumluluk almanın ve milletlerin güvenli ortamlarda refah içerisinde yaşamaları için özellikle insan hakları ihlallerine karşı taraf olmaları gerektiğinin önemini anlamaları gerekmektedir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk’ün tüm dünyaya rehberlik edecek olan ‘Yurtta Sulh Cihanda Sulh’ sözünün önemini anlamakta fayda vardır.