Sivas
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
5°

Ben ve Öteki

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Günümüzde farklı ırk, din, kültür ve siyasal düşünce mensubu pek çok insan aynı toplumda bir arada yaşamaktadır. Sosyal hayatın doğal bir gerçekliği olan bu durum, bazı sorunları da beraberinde getirmektedir. Bu sorunların en önemlilerinden biri şüphesiz ötekileştirme eğilimidir.

Ötekileştirme, bütün sosyal gruplarda az ya da çok görülen bir özelliktir. Toplumdaki her kişi ve grubun kendisine has bir öteki algısı vardır. Kişi ya da grup kendi kimliğini bulmak, tanımlamak ve korumak için önce ötekiyi var etmekte, sonra da ötekine göre kendi kimliğini tanımlamaktadır. Başlangıçta kalabalıklar içerisinde yalnızlık çekme korkusuna karşı psikolojik bir dayanak oluşturan bu eğilim, bazı grupların ırkçılık, etnik ayrımcılık, dincilik, mezhepçilik, tarikatçılık ve particilik gibi ayrımcı unsurları meşru görmesine sebebiyet vermektedir. Özetle toplumun adeta kılcal damarlarına kadar sirayet etmiş olan ötekileştirme eğilimi, zaman içerisinde farklı olana karşı sosyal bir baskıya dönüşebilmektedir.

Ötekileştirmede, bireyin ya da grubun Beni yani kendisini merkeze alıp Öteki olarak gördüğü kişi ya da grupları dışlama, onlara karşı bağnazlık, taassup ve ayrımcılık yapma, onların temel hak ve özgürlüklerini gözetmeme, gözetse bile bunu bir lütuf olarak görme eğilimi vardır. Öteki olarak görülen kişi ya da gruptan da benzer tepkiler yansıyınca, toplumda anlaşmazlık, kutuplaşma, ayrımcılık ve hak ihlalleri kaçınılmaz hale gelmektedir. Bundan en çok sayısal nüfus ve siyasal nüfuz bakımından azınlık durumunda olanlar etkilenmektedir. Ötekileştirilerek dışlanan ve küçük görülen kesimler mutsuz ve tedirgin bir hayat yaşamanın ötesinde, provokatif eylemlerde bulunmak isteyenlerin tuzağına düşme tehlikesiyle de karşı karşıyadır. Özellikle şiddet yanlısı marjinal gruplar, gözünü ötekileştirilen kesimlere dikmekte, o kesimlerin yaşadığı mağduriyeti kendi emellerine alet etmeye çalışmaktadır. Yani bizim ötekileştirdiğimizi, başkalarının berikileştirme ihtimali yüksektir. Bazı terör örgütlerinin içeriden ve dışarıdan maddi ve manevi destek görmesi, bu tespitimizi doğrulamaktadır.

Öteki ile kimlik arasında organik bir bağ vardır. Ben karşısında kimlerin Öteki olduğu, kimliğin niteliğine göre değişmektedir. Örneğin kentliye göre köylü, burjuvaziye göre işçi ve memur, batılıya göre doğulu, dindara göre dindar olmayan, laik olana göre antilaik, erkeğe göre kadın, sağcıya göre solcu, komüniste göre liberal, A partiliye göre B partili, Türk’e göre Kürt, Alevi’ye göre Sünni ya da Sünni’ye göre Alevi birer ötekidir. Yani kim nerede söz sahibi olur ya da gücü ve yetkiyi elinde bulundurursa, kendini merkeze alarak ‘Ben’ nitelemesini kullanmaya başlamaktadır. Bu anlayışa göre ‘Ben’ güçlü olan, kural koyan, rahat bir şekilde konuşup yazan, planlayan ve strateji geliştirendir. ‘Öteki’ ise özne kabul edilenin Benin yaptığı planlamaya ve onun tarafından dayatılan kurallara kayıtsız şartsız uyması beklenendir.


Irk, din, dil, mezhep, kültür ve siyasal düşünce farklılığı, çoğu zaman ötekileştirmede rol oynayan temel etkenler olarak bilinmekle birlikte, bazı durumlarda bu unsurlar ‘Bizi’ geliştiren önemli bir güce dönüşebilir. Özellikle dış ülkelerle yapılan savaşlarda bütün sosyal grupların ‘vatanı koruma’ amacı etrafında kenetlenerek Ötekileri ‘Biz’ içerisine alıp Bizi büyütmeye çalıştığı görülür. Örneğin Çanakkale savaşında herhangi bir ayrıma gidilmeksizin Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Alevi, Sünni bütün vatandaşlar birbiriyle kenetlenip düşman güçlerine karşı omuz omuza savaşmayı başarmıştır. Ancak vatanı korumak için omuz omuza çarpışan, birbirinin yarasını saran ve birbirinin kucağında şehit düşen kesimler, savaştan sonra adeta ‘nerede kalmıştık’ diyerek yeniden Bizler ve Ötekiler ayrımcılığı sürecine dönmekte, Öteki olarak gördüğü kesime karşı öfke, kin, nefret ve ayrımcılık içeren tutum ve davranışlarını sürdürmektedir.

Ötekileştirmenin yaygın olduğu toplumlarda gerekli hukuki ve eğitsel önlemlerin alınmaması durumunda sosyal hayatın barış, huzur ve istikrar içerisinde devamı mümkün değildir. Ötekileştirme eğilimi karşısında en etkili çözüm, toplum bireylerinde adâlet duygusunu ve başkalarının temel haklarına saygılı olma bilincini geliştirmektir. Bu da ancak eğitim ile hukuk mekanizmalarını güçlendirmekle mümkündür. Eğitim sayesinde toplumda adalet, empati, saygı ve hoşgörü gibi duygular gelişeceği gibi, hukuk da bu değerlerin korunmasını sağlayacaktır.

Ötekileştirme eğilimine karşı İslâm’ın bazı ilkelerini hatırlamada yarar vardır. Çünkü İslâm dini, geldiği andan itibaren ırk, renk, dil ve ülke farklılığından kaynaklanan ayrımcı anlayışlarla mücadele ederek insanlar arasında hak, hukuk, adalet, güven ve dayanışma esasına dayalı bir bağ kurmaya çalışmıştır. Her insanın aynı yaratma kanunu ile dünyaya geldiği ve insanlar arasında takvadan başka üstünlüğün kabul edilmediği şu ifadelerle dile getirilmektedir:


“Ey insanlar! Sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık, birbirinizle tanışasınız diye de çeşitli milletlere ve kabilelere ayırdık. Allah katında en üstününüz, takvalı olanınızdır.” (Hucurat 49/13)

“Ey iman edenler! Allah için hakkı ve adaleti titizlikle gözeten şahitler olun. Bir kesime karşı duyduğunuz öfke, onlarla ilgili vereceğiniz kararlarda sizi adaletsizliğe sevk etmesin! Siz her zaman, herkese karşı adaletle davranın! Çünkü bu, Allah’a karşı gelmekten sakınmaya daha uygundur. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” (Maide 5/8)

“Kendisi için istediğini başkaları için istemeyen kimsenin gerçek mümin sayılmayacağını” belirten Peygamber (s.a.v.), insanların bir kısmını bazı özellikleri nedeniyle ötekileştirmeyi şu ifadelerle eleştirmiştir: “…Ey insanlar! Rabbiniz tek, babanız birdir. Hepiniz Âdem’in çocuklarısınız. Âdem ise topraktandır. Ne Arabın Arab olmayana, ne de Arab olmayanın Araba; ne siyah derilinin beyaz deriliye, ne de beyaz derilinin siyah deriliye bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük sadece takva ile olur…” (İbn Hanbel, Müsned, c. 5, s. 411)

Kur’an-ı Kerim’in ve Hz. Peygamber’in ifadelerinden de anlaşıldığı gibi, İslâm’ın özelde aynı inancı paylaşanları, genelde ise bütün insanlık ailesini kardeş ilan etmesi, ötekileştirmeyle mücadelede son derece önemlidir. Çünkü İslâm’ın evrensel kardeşlik ilkesine göre doğal farklılıklar, ortak idealler etrafında birlik ve beraberlik içerisinde yaşamaya engel değildir. Nitekim öteki ile birlikte yaşamanın ilk denemesi Peygamber (s.a.v.) döneminde Medine’de gerçekleşmiştir. Medine’de bulunan farklı inanç gruplarından her birine göre diğerleri birer öteki konumundaydı. Peygamberimiz bütün kesimlerin temsilcileriyle bir araya gelerek vatandaşlık merkezli bir antlaşma yapmıştır. Yazılı bir metin halinde kamuoyuna ilân edilen bu antlaşma ile Medine’de yaşayan bütün kesimlerin barış ve güvenliğini sağlamak hedeflenmiştir. Vatandaşlık ekseninde herkesin eşitlendiği bu sözleşmede farklı olanı dışlama, hor görme veya aşağılama anlamına gelecek tutum ve davranışlar yasak sayılmıştır. Özetle İslâm’da “öteki” vardır ancak “ötekileştirme” yoktur.

Ülkemizde var olan farklı ırk, kültür, din, mezhep, meşrep, tarikat, cemaat ve parti gibi unsurlar, hukuk kuralları içerisinde kaldığı sürece zenginliğimiz olarak görülmelidir. Toplumdaki her grup, öteki olarak gördüğü kesimleri empati duygusuyla anlamaya çalışmalıdır. Böylece adaletin, hukukun, barış ve huzurun egemen olduğu bir toplumda hep birlikte yaşamaya gayret gösterilmelidir.

Rabbimizin şu ikazına kulak verelim:

“Allah’a ve Resulüne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüz, devletiniz elden gider. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.” (Enfal 8/46.)

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...