Bir selam sal…
Eskiden selam salardık.
Şimdi dünyanın öbür ucundaki kişi avcumuzun içindeki telefonla ulaşılabilir olduğu için selam salmanın inceliği, naifliği ve güzelliği “Sln, nbr?”e kurban gitti.
Eskiden selam salardık.
Uzaklara gidenin heybesinde en çok selam olurdu. Kıymetli bir emanetti, o yüzden “üzerimde kalmasın” denilerek, selamın muhatabı eninde sonunda bulunur, emanet teslim edilirdi.
“Bir selam sal, sabah olsun” diyen türkü ne güzel anlatıyor; bir selam zifiri karanlık geceyi sabaha çıkarabilir güçte bir incelikti.
Çok değil, 20-30 yıl öncesinin bu güzel adeti artık anlamsızlaştı. Ben kendimce yine de arada selam salıyorum ama işte selamı emanet bilip teslim edene kadar önemseyen insan sayısı azaldı.
“Bizden sual eden olursa” diye başlayan “Cansız bir suretimi ekliyorum diyerek fotoğraf eklenen mektuplar meselesine hiç girmiyorum. Y kuşağı olarak şanslı olduğumu düşündüğüm şeylerden birisi analog dünyayı iyi kötü tecrübe edip, dijital dünyaya yabancı kalmamak.
Nostaljinin fazlası bünyeye zararlıdır. Fakat bünyeye zararlı her şey gibi, mesela sigara, insan bile bile dayanamaz yapar. Yeni çağın nimetlerinden çok memnunum, mesela instagram, bayılıyorum, tam bir instagram bağımlısıyım. Mamafih instagram’da bile nostalji bataklığına düşmekten de kendimi alamıyorum.
Selam da saldık, whatsapp da kullanıyoruz. Yaşlanıyoruz herhal.