Bilim insanları Dünya’nın dönüş hızının gerçekten de giderek yavaşladığını söylüyor.
Ancak bu değişim, günlük hayatımızda fark edilemeyecek kadar yavaş ilerliyor.

Dünya’nın kendi ekseni etrafındaki dönüşü sabit değil. Gezegen, Ay ile arasındaki kütleçekim etkileşimi nedeniyle çok yavaş ama sürekli şekilde frenleniyor. Okyanuslarda oluşan gelgitler, Dünya’nın dönme enerjisinden küçük parçalar koparıyor. Bunun sonucunda Dünya’nın dönüşü yavaşlıyor, Ay ise her yıl milimetreler seviyesinde uzaklaşıyor.
Güneş’e göre ölçülen 24 saatlik gün ile yıldızlara göre ölçülen gün arasında zaten küçük bir fark var.

Üstelik bu 24 saatlik süre de uzun vadede sabit kalmıyor; milisaniyeler düzeyinde uzayıp kısalabiliyor. Bilim insanları bunu atom saatleri, astronomik gözlemler ve yüzyıllar öncesine ait tutulma kayıtlarıyla takip ediyor.
Peki asıl soru: 25 saatlik gün ne zaman?
Ortada takvimde işaretlenebilecek bir tarih yok. Mevcut bilimsel hesaplamalara göre Dünya’nın bir gününün 25 saate ulaşması yaklaşık 200 milyon yıl sürebilir. Yani bu değişim ne insanlık tarihini, ne uygarlıkları, ne de kullandığımız takvimleri etkileyecek bir zaman diliminde gerçekleşmeyecek.
Üstelik gelgitler tek etken de değil.

Buzulların erimesi, yer altı sularının yer değiştirmesi veya gezegen üzerindeki kütle dağılımının değişmesi gibi faktörler de Dünya’nın dönüşünü çok küçük oranlarda etkileyebiliyor. Ancak tüm bu etkiler, yine son derece sınırlı ve uzun vadeli.