Âkif`in hâtırası saygı ve ilgiye muhtaç

Âkif in hâtırası saygı ve ilgiye muhtaç

Geçtiğimiz günlerde ayaküstü hasbihal ettiğim Ömer Yüksel Özek bey "her şey aslına rucû edecek" başlıklı makalem üzerine latife yaparak; "cemreler düştü, neşeli günler yüzünü gösterdi. Artık yaza dair birşeyler yazmanın zamanı geliyor" demişti.

Ben yazı bekleyemedim... Çıktım güneşin parlak fakat soğuk yüzünü gösterdiği bir günün ortasında yapayalnız sokaklara... Fakat yanılmışım yalnızlığım hususunda; bütün İstanbul gezginlerinin peşime düştüğünü farkettim Taksim Meydanı na vardığımda.

İstiklâl Caddesi ne ulaştığımda izdihamdan bunaldım. Yol boyunca ilerlerken o kadar çok değişik milletten insanla karşılaştım ki; bu kadarına ancak Hicaz da rastlanılır. Fakat burada gezintiye çıkanların çoğunun niyeti ortada; afili giysilerinden, kulaklarındaki küpelerinden, kollarındaki kavalyelerinden belli; masumiyetlerin perdelendiği bir karnavalın nimet(!)lerinden faydalanmak...

Cadde-i Kebir, Âkif in Âsım ından yoksun gençlerle dolup taşıyor... Karşıdan gelenler, karşıya gidenler; akıyor, birbirine karışıyor...

İstiklâl âdeta bütün idealist duyguları yutuyor; gününü gün eden insancıklar doğuruyor.

Renk cümbüşünün içinde ilerleyen ruhu katranlaşmışlar, bütün güzellikleri bastırıyor...

Köşede duran zavallı(!) bir camii; "durun kalabalıklar bu yol çıkmaz sokak" diye bağırıyor... Fakat sinema gişelerinin önünde kuyruğa girenler; fantastik filmler izlemenin, karnı acıkanlar ise; yemeli-içmeli mekânlarda yer bulabilmenin telâşında...

Bunca dünyevîleşen koşuşturma ve kokuşmanın arasından bir rayiha dağılıyor caddeye... Çağırıyor herkesi ilkbahar tazeliğinde... Buram buram iman kokuyor... Çatlamış kubbesinin altında başımı seccadesine koyuyorum... Kirlenmiş caddenin üzerime sinen kokusunu kovuyorum... Elime, yüzüme, kalbime Nãzım ın Hüseyin Ağa Camii ne yazdığı dizeleri sürüyorum... "Allah ım!.. Sırf bu şiiri yazdığı için onun azabını hafiflet" diyorum...

Sonra... Atıf Yılmaz Sokağı, Demirören İstiklal AVM, Halep Pasajı, Atlas Pasajı, Yeşilçam Sokağı ve kalabalığı yara yara ilerleyen nostaljik tramvayın yanından "turistik" gezime devam ediyorum. Domino etkisinden kaçıp kurtulan Arap turistler, zenci yerliler, küpeli oğlanlar, güneş gözlüklü figüranlar ne zaman biteceği belli olmayan film için rol kesiyor...

Galatasaray Sultanisi ni geçtikten sonra kalabalık seyreliyor, atmosfer başka bir renge bürünüyor... Yol kenarı müzisyenden geçilmiyor... Gitar sesi saksafona, bağlama sesi darbukaya karışıyor; ziyafeti beğenenlerin bozuk para şıngırtısı cümbüşü habire fişekliyor. Sokağa taşan bu festival tâ Asmalı Mescid e kadar uzanıyor...

Adımlarımın yorgunluğu yerleri süpürürken önümü Mısır Apartmanı kesiyor... Âkif in kederli sessizliği hâlâ devam ediyor... Kimbilir, belki de hayali kurulan "Âsım ın Nesli" bekleniyor...

Geçtiğimiz Mayıs ın başlarında gördüklerim karşısında mâteme bürünüp ayrılmıştım bu apartmanın kapısından... Daha o zamanlar "Mehmed Âkif Ersoy Yılı" ilân edilmemişti... Madımak Oteli, Atatürk Kültür Merkezi, Emek Sinaması (Aradan geçen 1 yıla rağmen Emek Sineması eylemi Atilla Dorsay ve yoldaşlarının direnişiyle İstiklâl Caddesi ni inim inim inletiyor. Aynı saatlerde İzmir de protestoların hedefi olan Ertuğrul Günay ise, "hizmetlerimizden herkes memnun" beyanatı veriyordu.), William Saroyan ın evinin müze yapılması gündemi yorup duruyordu... Fakat İstiklâl Şairi Mehmed Âkif in son nefesini verdiği Mısır Apartmanı nı kimseler görmüyordu. "Mehmed Âkif in, Saroyan kadar değeri yok mu?" dediğimde ortalık biraz hareketlenir, imza kampanyaları düzenlenir, Meclis kulislerinde soruşturulur oldu... O kadar.

Her fırsatta "İstanbul da Âkif in hâtırasına uygun bir düzenleme yapmak benim de özlemlerimden birisi" diyen Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay beyefendi bugüne kadar maalesef sevgisini ispat edemedi. Görevde bulunduğu dönemde polemiklerin odağında olmayı başaran sayın Bakan geride sadece "timsah gözyaşları" bıraktı.

Bütün olumsuzluklara rağmen yinelemekte fayda görüyorum;

Merhum Mehmed Âkif in ölümünün 75., İstiklâl Marşımızın 90. yılında; AK Parti Hükümeti nin ihdas ettiği "Mehmed Âkif Ersoy Yılı" mutlaka iz bırakacak çalışmalarla zenginleştirilmeli.

Hiç değilse Fatih Sarıgüzel deki doğduğu ev, Beyoğlu Mısır Apartmanı ndaki vefat ettiği daire, okuduğu Halkalı Ziraat Okulu, muhabbet için Osman Kemâlî Efendi, Neyzen Tevfik, Eşref Edip le sık sık buluştuğu Şekerci Han müze veya kültür merkezi olarak ihyâ edilmeli...

Sümela Manastırı, Akdamar Kilisesi, Allianoi Antik Kenti, Kars taki Ucube Heykel ve son olarak da Niğde deki Gülen Meryem ve İsa Freksi ne gösterilen ilgi; Âkif in hâtırasının olduğu yerlere de gösterilmeli.

Evet, önümü kesen Mısır Apartmanı ndan ayrılıp sizleri başka bir mecraya sürüklediğimin farkındayım... Tekrar Mısır Apartmanı nın önünden, kaldığımız yerden devam edelim...

"Ben bu filmi daha önce izlemiştim" türünden görüntüler hafsalama yine çivi gibi çakılıyor. Binayı çevreleyen ışıldaklardan zevksizlik fışkırıyor. Işıkların arasından dışarıya hoyrat sesler dökülüyor. Merdivenlerin basamaklarındaki izler apartmanın sakinlerini ele veriyor.

Eğlence düşkünü kalabalıklar; basamaklardan bir iniyor, bir çıkıyor. Yorgunluklar, merhum Mehmed Âkif in hasta yattığı odada kadehlerle unutuluyor!. Arsızlıktan çatlamış dudaklar, "Makber"i terennüm ediyor!.. "Cay-ı dilber"le son bulan dizeler; loş ışıkların, fasıl gruplarının, tangoların, oriental showların, sarhoş kahkahaların arasında kirleniyor!..

Ve bütün bunlar oluyorken, dünya gündemini iPad ından izleyen nesil, ne yazık ki Âkif in bu apartmanda son nefesini verdiğinden bîhaber yaşıyor!..

Açıkçası Turizm ve Kültür Bakanlığı nın Millî Şairi ne sahip çıkıyormuş gibi göründüğü bir ülkede, bu sahneler insanın çok da zoruna gitmiyor!..

"Yıkmak insanlara yapmak gibi kıymet mi verir? / Emin ol onu en çolpa herifler de becerir. / Sade sen gösteriver "işte budur kubbe" diye, / İki ırgatla iner şimdi Süleymaniye... / Ama gel kaldıralım dendi mi, heyhat, o zaman, / Bir Süleyman daha lâzım yeniden bir de Sinan." (Mehmed Âkif Ersoy)

Bakalım devlet ricâlinden bu ayıba son verecek birileri çıkacak mı?..

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Sabri Gültekin - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Kangal Gündem Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kangal Gündem hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kangal Gündem editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kangal Gündem değil haberi geçen ajanstır.



Anket KANGAL BELEDİYE BAŞKANI KİM OLMALI?
Tüm anketler