Geçenhafta Zeyrek’te devam eden yolculuğumuza Mehmed Emîn Tokâdî Hazretleri’nin içinde bulunduğu müşkül duruma dikkat çekerek devam etmiş, fakat kimliği hakkında detaylı bir bilgi verememiştik. Okurların yoğun ilgisine mazhar olan Tokâdî Hazretleri’ni biraz daha yakından tanıtarak bu hafta yolculuğumuza kaldığımız yerden devam edelim inşaallah.
Miladî 1664 (hicrî 1075) tarihinde Tokat`ta doğan Mehmed Emîn Tokâdî Hazretleri, İstanbul evliyasının büyüklerinden. İsmi Mehmed Emin bin Hasan bin Ömer Nakkâş Tokâdî, lâkabı Cemâleddîn, künyesi Ebü`l-Emâne ve Ebû Mansûr. Aziz Mahmûd Ermevî dervişlerinden bir zâtın oğlu.
Mehmed Emîn Tokâdî, ilim tahsiline memleketinde başlayıp, bir müddet ilim öğrendikten sonra, 1698 senesinde İstanbul`a gelir. İstanbul`a ilk geldiğinde, birkaç ay Pîrî Mehmed Paşa Medresesi’nde ikamet eder. Şeyhülislâm Mirzâzâde Muhammed Efendi’den uzun müddet ders alıp, ilim öğrenir ve çok iyi yetişir. Sonra Mekke`de İmam-ı Rabbani Hazretleri’nin oğlunun talebesi Ahmed Yekdest Cüryânî Hazretleri’nden tasavvuf ilmini öğrenip, tasavvufta talebe yetiştirebilecek duruma gelir. 3 yıllık bu süreçten sonra hocası İstanbul’a dönmesini ister ve bir arzusu olup olmadığını sorar. Mehmed Emîn Tokâdî Hazretleri de hocasından şu duayı talep eder: “Benim vefatımdan sonra kabrime gelip bir Fatiha okuyanın vücudu Cehennem ateşinde yanmasın.”
Hocası da onun bu talebine şu şekilde karşılık verir: “Vasiyet et ki, vefatından sonra kabrini kolay bulunacak bir yere yapmasınlar. Virane bir yere defnetsinler. Kimse bilmesin. Ancak, orayı nasibi olan gelip bulsun, dua etsin.”
Tokâdî Hazretleri İstanbul’a döndükten sonra etrafında çok sayıda talebe toplanır. Üstün ve olgun hallerini görenler, ona;“Ârif-i Muhlisi” lâkabını verirler.
Tokâdî Hazretleri, önce Resulullah Efendimizin mihmandarı Ebû Eyyûb el-Ensârî Hazretleri’nin türbesinde türbedar olarak vazife alır. Daha sonra ise İki Cihan Serveri Peygamber Efendimiz`in türbedarlığını yapma şerefine nail olur.
81 yıl süren ömründe bir defa Kâbe`de Rükn-i Yemânî`de yaslanmışken, bir defa Mısır`da ve bir defa da İstanbul`da Fatih Camii civarında Hızır Aleyhisselâm ile görüştüğü rivayet edilir.
Miladî 1745 (hicrî 1158) tarihinde İstanbul`da vefat eder. Vefatını işiten büyük zatlar cenazesine iştirak eder. Sonra Fatih Sultan Mehmed Camii’nde cenaze namazı kılınır ve evinin yakınında bulunan Pîrî Mehmed Paşa Medresesi önündeki kabristana defnedilir.
***
Kendimizi Mehmed Emîn Tokâdi Hazretleri’nin kabrinden 15-20 adım yokuş aşağı saldığımızda İstanbul’da benzeri olmayan tam bin yıllık bir yapının üzerine buluyoruz. Binbirdirek, Yerebatan, Şerefiye, Çarşamba Çukurbostanı, Karagümrük Çukurbostanı, Altımermer (Çapa) Çukurbostanı, Veliefendi Fildamı Sarnıçları yer seviyesinin altında inşa edilmişken, üzerinde durduğumuz Pantokrator-Zeyrek (Fil Damı) Sarnıcı adeta bir teras konumunda bulunuyor.
Bizans döneminin önemli yapılarından biri olan Zeyrek Sarnıcı, Atatürk Bulvarı’ndan Haliç’e doğru ilerlerken yer seviyesinden yüksekliği nedeniyle benzeri olmayan, üç cephesi toprak üstünde ve iç kısmında su toplama galerileri bulunan tek sarnıç olma özelliğini taşıyor.
Pantokrator Kilisesi’ne bağlı olarak İmparator II. Ioannes Komnenos tarafından miladî 1118-1143 tarihleri arasında yaptırılmış. Sarnıç, 61 metre uzunluğunda, 25 metre eninde olup, 900 metrekarelik kullanım alanına sahipmiş. 2006 yılından beri Fatih Belediyesi tarafından restorasyonu sürdürülen sarnıç, bundan sonraki işlevini İstanbul`un yer altı müzesi olarak sürdürecekmiş.
İçeriye girip çalışmalarla ilgili detaylı bilgi edinmek istiyoruz, nafile. Maalesef izin çıkmıyor.
Sarnıcın üzerinde yaklaşık yüz yıldır kayıp olan ve geçtiğimiz Kasım ayında Fatih Belediyesi tarafından ihya edilerek hizmete açılan Pîrî Mehmed Paşa Camii’ne uğruyoruz. Tarihi Yarımada’nın kayıp ibadethanelerinden birinin daha gün yüzüne çıkartılmış olmasına yitiğini bulmuşçasına seviniyoruz.
Kaynaklarda adı Pîrî Mehmed Paşa Medresesi Mescidi, Soğukkuyu Mescidi ve Kanlı Medrese Mescidi olarak da geçen yapının banisi Veziriâzam Pîrî Mehmed Paşa’dır. 1517 senesinde yapılmış olan yapının medresesi yıktırılmış. Haziresinde ise Mehmed Emîn Tokâdî Hazretleri’nin öğrencilerinden Müstekîmzâde Süleymân Sâdeddîn Efendi medfun. Pîrî Mehmed Paşa Camii, “7 Tepeli İstanbul”un 3 ve 4’üncü tepesinin tam ortasına imar edilmiş.
Soy kütüğü Hz. Ebûbekir’e dayanıyor
Yavuz Sultan Selim devrinin meşhur simalarından olan Pîrî Mehmed Paşa`nın soyu, Cemaleddin Aksarayî yoluyla Hz. Ebûbekir`e ulaşır. Ulemadan Mehmed Celâleddin bin Ahmed Çelebî`nin oğludur. Babası Aksaray`dan Amasya`ya göçtüğü için, bu iki şehirden hangisinde doğduğu ve doğum tarihi ihtilaflıdır. Pîrî Mehmed, zamanının ilim merkezlerinden biri olan Amasya`da, en mümtaz âlimlerden ders alarak yetiştir. Babasının ve amcası Zembilli Ali Efendi`nin ilimlerinden de istifade eder.
2. Bayezid Han Osmanlı tahtına çıkınca, padişahın maiyetinde bulunan ilim ve fazilet sahipleri ile birlikte, Pîrî Mehmed Çelebi de İstanbul`a gelir. Sofya, Silivri ve Galata kadılıklarında bulunduktan sonra, Fatih Sultan Mehmed Han`ın İstanbul`daki imaretine mütevelli tayin edilir. Ardından Maliye Kalemi’ne geçerek Hazine ve Anadolu Defterdarı olur. Çaldıran Muharebesi’ne Rumeli Defterdarı olarak katılır.
Yavuz Sultan Selim Han değerini ölçüp biçtiği Pîrî Mehmed`i Çaldıran Zaferi’nden sonra paşalıkla üçüncü vezirliğe getirilir. Mısır Seferi’ne giderken de İstanbul`un muhafazasına memur edilir. Mercidabık ve Ridaniye Muharebeleri’ni kazanıp “Hâdi- mü`l-Haremeyn” (“Mekke ve Medine bölgesinin hizmetkârı`` anlamında kullanılan ve İslâm halifelerine verilen san) unvanıyla geri dönerken, Pîrî Mehmed Paşa`yı İstanbul`dan davet eder. Şam`da orduya katılan Paşa, burada veziriâzamlık görevine tayin olunur.
“Yerini tutar adam bulamıyorum”
Sultan Selim Han, devlet ve millet işlerinde ihmale kesinlikle göz yummaz, sebep olanları suçun durumuna göre derhal cezalandırırdı. Onun bu huyunu bilen Pîrî Mehmed Paşa, bir gün, “Padişahım eninde sonunda beni azledecek veya cezalandıracaksınız. Hemen bir gün evvel halâs etseniz münasiptir” deyince, bir hayli gülen Sultan Selim Han, şu sözlerle kadirşinaslığını ifade edecektir:“Benim dahi muradım budur. Lâkin yerini tutar bir adam bulamıyorum. Yoksa seni muradına eriştirmek kolaydır.”
“Kanunlar yürüdükçe devlet zeval bulmaz”
Yavuz Sultan Selim Han, çeşitli meselelerde bu olgun ve akıllı veziri ile istişarede bulunur, onun bilgi ve görüşlerinden istifade ederdi. Bir gün sohbette, kendisine şu soruyu sordu:
“Pîrî Lalam! Allah-û Teâlâ`nın emri, Resûl-i Ekrem Efendimiz’in mucizesiyle Mısır`ı fetheyledik. Hâdimü`l-Haremeyn olmakla şereflendik. Her gittiğimiz yerde fetihler müyesser oldu. Emrimize muhalefet edecek kimse kalmadı. Bu halde devletimizin zevali ihtimali var mıdır?..”
Pîrî Mehmed Paşa`nın sanki çağlar ötesini görüyormuşçasına verdiği cevap şöyleydi: “Dedelerinizin koydukları kanun ve kaideler yürürlükte kalıp tatbiki devam ettikçe, bu devletin zevali, yıkılması mümkün değildir. Ama evlatlarınızın hilâfetleri zamanında, akılsız veziriâzamlar tayin edilir, rüşvet kapıları açılır, rütbe ve makamlar ehli olmayanlara verilir, devlet işlerinde kadınların hükmü yürürse, o zaman bu devlette karışıklık ve düzensizlik hüküm sürer.”
Bunun üzerine bir müddet düşünceye dalan Yavuz Sultan Selim, “Allah`ım bizi koru” duasını yapacak ve Pîrî Mehmed Paşa`ya ihsanlarda bulunacaktı.
Kanuni’nin akıl hocası
Pîrî Mehmed Paşa, Yavuz Sultan Selim`in hilâfetinin sonuna kadar veziriâzamlık görevine devam etti. Özellikle İstanbul tersanesinin yeniden kurulması ve donanmanın güçlenmesini sağladı.
Kanuni Sultan Süleyman`ın ilk yıllarında da veziriâzamlık mevkiini muhafaza eden Pîrî Mehmed Paşa, Belgrad ve Rodos`un fetihlerinde ısrar edip, Osmanlı topraklarına katılmasını sağladı. Arza girdiği zamanlar, Kanuni Sultan Süleyman, bu tecrübeli ve ağırbaşlı ihtiyar vezirin önünde hicap duyar, kendisine çok iltifatta bulunur ve saygı gösterirdi. 1523 yılında, 200.000 akçalık vezaret hasları verilerek emekli edildi.
Silivri`deki çiftliğine çekilen Pîrî Mehmed Paşa, orada sakin bir hayat sürüp, kalan ömrünü ibadet ve taatla geçirdi. Miladî 1533 (hicrî 940) yılında Edirne`de vefat etti. Silivri`de yaptırdığı camii yanına defnedildi.
Kaynakçalar:
- Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, Molla Zeyrek
- Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil, Çağlar Ötesini Okuyan Veziriâzam: Pîrî Mehmed Paşa
Yorum yazarak Kangal Gündem Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kangal Gündem hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kangal Gündem editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kangal Gündem değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Kangal Gündem Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kangal Gündem hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kangal Gündem editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kangal Gündem değil haberi geçen ajanstır.