Salıncakları, bahçe duvarı dışından seyreden kuşaklar!

Kangalda çocuk olmak!? Hele de Kangalın Yeni mahallesinde doğmuş ve çocukluğunuzda orada geçmişse vay halinize!

Öyle ise ?Kedinin ciğeri seyrettiği gibi??sizde bölgenin bu gün hala hiç değişmemiş aynı kalan duvarı dışından, içerideki salıncakları mutlaka seyredip durmuşsundur.

Yaklaşık bir metre yükseklik üzerine yaklaşık yine bir metreden fazla dikenli tel örgüler çekilmiş duvarı her ne kadar geçilmez görünse de çok zaman yinede aşılarak,? salıncaklar da sallanma isteğine? mani olamıyordu.

Ancak bu kavuşma çoğu zaman damakta bir tad dahi bırakmadan eyvahlar´a dönüşüyor Bekçi geliyor kaçın-en çokta-?Sadık emmi geliyor? nidası ile duvar üzerindeki tel örgülerin arasından sıyrılarak girilen bölge bahçesinden çıkmak için geriye dönüp bir kaçışa sebep oluyordu.

O gün üzerinize giymiş olduğunuz ne varsa onların, tellere takılarak yırtılması mı içinize dert olur? Yoksa çizilen ve kanayan el ve kollar mı?!... Artık kimin -o gün- kısmetine ne düşerse? Salıncak da sallanma ve çoğu zamanda sallanamadan geriye kaçış hallerin peşin kabullenilmiş bedelleri olarak dönüyordu.

Anladınız Karayolları 165.şube şefliğinin bahçesinden bahsediyorum. Bugün adını doğru yazdığıma bakmayın?

Bizim için çocukluğumuzda o zaman oranın adı, sadece? bölge idi..?Yine o gün oranın bizim için tek bildiğimiz manası; girilmesi yasak ve tehlikeli olan ancak yemyeşil bir bahçe içine konmuş çocuk oyun aletleri bulunan; döner koltuklu, salıncaklı ve kaykaylarına uzaktan baktığımız yaklaşmanın, elimizin kolumuzun kanının akmasına sebep olan aynı zamanda sürekli bekçi korkusu tarafından tehdit oluşturan bir yerdi.

Ancak gerek o gün bizim çocukluğumuzda, gerek o günden sonra eski hastane yolu tarafına bakan cephesi yönünde bulunan tek bir lojmanı içerisinde en fazla bir aile otururdu. Tabi oda oranın şefi olurdu. Ama buna rağmen biliyorum ki çoğunlukla içi boş olur ve oturanda bulunmazdı.

İşte böylesi bir yerde çocuk oyun aletlerinin bulunması içerisinde çocukların olmaması, o duvarların dışında çocukların olması ve çocukların üzerinde sallanacakları bir salıncaklarının ve diğer oyun aletlerinin olmaması ayrıca oraya girilmesininse yasak kapsamında olması? Sadece bu yönü ile de olsa bu durum hayli ilginç değil mi? Tıpkı insan gördüm üzerinde elbisesi yok. Elbise gördüm içerisinde insan yok? diye ifade edilen bir sözün farklı çağrışımı gibi değil mi?

Bu bahsettiğim yaşanmışlıkların üzerinden yıllar geçti.Vefatın dan birkaç sene önce çarşı camiinde çoğu zaman yan yana teravih namazı kılarak bir nevi arkadaş olduğum ve tabi

bu arada da biraz muhabbeti arttırdığım Sadık amcaya bir gün sordum. Ya Sadık amca, sen gördüğüm kadarı ile halim selim bir insansın. Peki, bizim çocuklukta salıncaklarda sallanmak maksadıyla bölge duvarını o gün ki korku ve telaşlarla aşarak içeri girdiğimiz zamanlar da,?Kaçın Sadık emmi geliyor!? nidası üzerine bizim üzerimize hücum eden o korku havasını nasıl sağlamıştın? Cevabı; ne deyim o zaman öyleydi işte!?

O gün çocuk aklımızla bulamadığımız,? bahçe duvarı dışındaki çocuklara salıncaklarda sallanma yasağının nedenini, zannetmiyorum ki bu gün ki çocuklar, düşünüyor olsun. O nedenle yine zannetmiyorum ki onlar bizleri,-salıncakları bahçe duvarı dışından seyreden kuşakları? anlaya bilsin. Elbette tıpkı bizim, 4-5 yıl askerlik yapan baba ve dedelerimizi anlayamadığımız gibi? Bunları nerden mi düşündüm derseniz? Söyleyeyim;

Bugün evli barklı olan çocuklarımın çocukluğunda sallanması için yaptırdığım salıncak´ta artık onların çocukları sallanmaya başladı. Dün salıncak da sallanmak için elinin kolunun kanının akması, üstünün başının yırtılması bedeline peşince razı olan bir kuşaktan, ?salıncakların evladiyelik´e dönüştüğü? başka kuşaklara doğru yol alıyor günümüz çocukları.

Çocukluğumuzda bize yasak ve girilmez. Girersen, karşısında elin ve kolun kanar ve her an bekçi copu ile karşılaşırsın diye adeta aklımıza birer levha asmış olan ?bölge? ise, neredeyse şimdi günümüz çocukları tarafından hiç fark edilmiyor bile. Çocuklukta çok arzu etmememize rağmen, salıncakta sallanma istek ve oyun arzumuzu adeta,? hala damaklarımızda bırakan? bölge, mevcut hali ile sanki unutulmaya terk edilerek geçmiş kuşaklara görünen yüzünün mahcubiyetinin bugün, hüzne dönüşmüş yasını tutuyor gibi bir görüntü veriyor.

Öyle ya artık günümüz çocukları internet başında veya ellerindeki telefonlarla meşguller. O telefonlara dokunan parmaklarının çıkardığı çıt çıt sesleri arasında zihinleri başka başka şeylere kayıp gidiyor. Onların ne salıncakları gördüğü ne yeşile ve neredeyse toprağa dokundukları var!

Sadık emminin yıllar önce kendisine sorduğum soruya cevabı olan;? ne deyim o zaman öyleydi işte!?sözü, aynı zamanda dün yaşananların hepsine yönelik bir cevabı da kendi içinde barındırır nitelikteydi. Bugün için söylenecek söz ise olsa olsa; ?şimdide böyle işte!? olur her hal de.

İyi ve güzel günler dileği ile?

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Ahmet Akif Ender - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Kangal Gündem Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kangal Gündem hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kangal Gündem editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kangal Gündem değil haberi geçen ajanstır.



Anket KANGAL BELEDİYE BAŞKANI KİM OLMALI?
Tüm anketler