Kâinatın dirilişi...

Kâinatın dirilişi...

Gizli bir el" yine kâinat sahnesini süslüyor; papatyaların, erguvanların, eriklerin tomurcuklarını patlatıyor. Hava, su ve toprak, cemre kokuyor. Nisan yağmurları çiseliyor her şeyin üzerine. Cilalıyor, ölüm uykusundan henüz uyanmışları.

Mavi göğün yerini karanlık bulutlar, parlayan ve ısıtan güneşin yerini ağlayan yağmurlar alıyor. Mutluluk ve hüzün durmaksızın yer değiştiriyor. Bir melâllik üfleniyor hazırlıksız ruhlara. Sancısı fasıla fasıla, fakat doğum sancısı değil; hançer gibi saplanıyor. Dildarı lâl, lâlı teslimiyete mihmandar kılıyor.

Festival başlıyor; tezgâhlar şenleniyor... Cemreler düşüyor, soğuklar kırılıyor, fırtınalar duruluyor, sular vadilere akıyor, kırlangıçlar ve telli turnalar kanat çırpıyor, güneş tepeden bakıyor, nevruz ateşleri yanıyor, böcekler emekliyor, ağaçlar dal sürüyor, çiçekler açıyor derken 7 Nisan da Kırlangıç Fırtınası da geride kalıyor.

Anadan üryan nebâtat, "kün" emrini duyunca yavaş yavaş giyiniyor davetkâr elbisesini. Sarkıtıyor dallarını adem nesli koklasın, doysun ve olsun diye.

Tabiat canlanıyor, insanlık ölüyor hoyratlık ikliminde. Kaprisler, sürprizler, kaoslar ve çelişkiler mucizeleri perdeliyor. Teslimiyet sitarını giyinenler müstesna.

Bunlar da kâinatın sahibinin düzeni. O, öyle arzulamış; düzeni ve düzensizliği bir arada yaratmış. Aya, güneşe, semaya ve nebâtata değişmez emirleriyle hükmederken, insanı üstün kılmak için bir fırsat vermiş. Ruhuna bir cüzi irade, önüne doğru ve eğrilerle dolu bir sermaye koymuş. "Size bağışladıklarımla beni şaşırtın, kudretimi kanıtlayın..." demiş.

Adem in çocukları, "kâlû belâ"dan beri iyilikleriyle de, kötülükleriyle de "yoktan var eden"i şaşırtıyor!.. Yaradanın, en büyük hediyesi "eksiklik fıtratı"nı musibetten nimete çevirenlerle, ihtiraslarının kölesi olup "Rablerine ortak koşanlar"ın yarışı devam ediyor.

365 gün insanlar borçlanıyor kâinata, fakat kâinat alacaklı değil. Çünkü siliniyor bütün borçlar, her bahar yeniden geldiğinde. Cömertlik toprağın altını-üstüne getiriyor, suya, havaya ve her zerreye siniyor. Mükemmele koşanlar arınsın, bahar gibi ölümden uyansın diye...

Her sabah önce baharı müjdeleyen tan yeri ağarıyor ve arkasından binbir çeşit tondaki yemyeşil mucizeler denizi yarılıyor. Gelinliğini giymiş tomurcuklar, sevgilinin üzerine çiselediği gözyaşlarını duvağını açarken farkediyor. Ve sessizce; "kavuştuk" diyor. Sonra; çocuk kokulu rayihalarını esen bâd-ı sâbâ rüzgârlarına bırakıyor. Kâinat şenleniyor.

Papatyalar boy veriyor uçsuz bucaksız meralarda. Asmalar duvarlara tırmanıyor; karların beyazlatamadığı kirli şehirlerde. Eflatunlu erguvanlar, "kan kırmızısı" yediverenler, pencere önlerini süsleyen mor yapraklı fesleğenler mutluluk iksiri saçıyor. Çimen kokuyor, toprağın betondan kaçabilen yerleri. Bûselerle semaya postalanan uçurtmalar, buraklar gibi şaha kalkıyor.

Kırlangıçlar, telli turnalar ağızlarındaki "gül senfonisi"ni poyraza bırakıyor. Okyanuslara düşüyor dürdane, kıtalara düşüyor "gül" oluyor. Kâinat bir kez daha yeniden doğuyor. Yüreğimiz, yüzümüz, gözümüz bahar oluyor.

Bahar, ateşe odun taşıyanların tafrasına inat, bizlere "aşk makamı"nda dirilişi anlat. Lütfen, kelimelerin daha önce hiç yanyana gelmemişlerden olsun...

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Sabri Gültekin - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Kangal Gündem Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kangal Gündem hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kangal Gündem editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kangal Gündem değil haberi geçen ajanstır.



Anket KANGAL BELEDİYE BAŞKANI KİM OLMALI?
Tüm anketler