Kangal ilçesinin tarihine geçmeden önce adının nereden geldiğine bakalım. İlçenin Kangal adının nereden geldiği konusunda çeşitli rivayetler mevcuttur. Bunlar: a) Kangal ilçesinin geniş bir vadide olması ve etrafında dağların Kangal şeklinde çevrelenmesinden dolayı; b) Kangal ilçesine yerleşen iki düşman aşiretin aralarındaki kan davalarına burada son vermeleri ile Kan-Kal şeklinde bir isim oluştuğu ve zamanla Kangala dönüştüğü; c) Burada, dikenli ve boz renkli Kangal adlı yabani bir otun çok olması nedeniyle bu ismin verildiği; d)Yerli halkın, Anadoluya ilk gelen Kan-gar Türk boylarından olduğu düşüncesiyle zamanla bu ismin değişikliğe uğrayarak Kangal adını aldığı şeklindedir.[1] Kangal Sivasın en önemli ilçelerinden birisidir. Kangalın jeostratejik konumu ve sahip olduğu tarihi ve kültürel değerler çok güçlüdür. İlçe merkezinde bulunan ve XVIII. Yüzyılda yapılmış olan Kangal Merkez Camii, XVII. Yüzyılda yapılan Alacahan Kervansarayı en önemli tarihi mekânlarıdır.[2] Kangal Tarihi geçmişi Anadoluda yaşamış en eski medeniyetlere kadar dayanır.
Kangal`da ilk yerleşimin ne zaman yapıldığına dair kesin bilgi bulunmamaktadır. Ancak ilçe merkezinde yer alan Çukurtarla Höyüğü`nde M.Ö.3 ve 2 bin üzerinde Demir Çağ, Roma ve Bizans tabakaları bulunmaktadır. Mancılık köyünde Eski Tunç ve Demir Çağlarında iskan edilmiştir. Yukarı Höyük köyünde Eski, Orta ve Geç Tunç Çağları ve Demirçağı yerleşimi tespit edilmiştir. Havuz köyü Karaseki mevkiinde Geç Hititi dönemine tarihlenen arslan heykelleri tespit edilmiştir. Çetinkaya bucağı Koçköprü köyündeki doğal tepe üzerinde Tunç Çağları ile Helenistik ve Roma Çağları yerleşimidir. Bulak köyünde Geç Tunç Çağı ile Helenistik ve Roma dönemlerinde iskan edilmiştir. Kavak bucağındaki Höyük Değirmeni`nde Tunç Çağları ile Demir Çağı iskânları tespit edilmiştir.[3] Ayrıca Havuz köyü Aslantaş mevkiinde bulunan Hitit Aslanı, Ankara Anadolu medeniyetleri Müzesi`nde; Yarhisar Höyüğü`nde bulunan Hititler dönemine âit üzeri hiyeroglif yazılı altın mühür yüzük Sivas Müze Müdürlüğü`nde bulunmaktadır. Sultan Abdülhamitin hazırlattırdığı bir raporda Sivas şehri Anadolunun bir numaralı kilit şehridir. Zira Samsundan çıkan şose ancak Sivas şehrinde çeşitli yönlere ayrılır. Şöyle ki; Biri Sivastan Erzincan, Erzurum ve Bayezid (Doğubayazıt) yoludur. İkincisi; Sivas, Harput (Elazığ), Bitlis ve Van yoludur. Üçüncüsü; Sivas, Harput, Diyarbekir, Musul ve Bağdad yoludur. Dördüncüsü; Sivas, Kangal, Malatya ve Halep yoludur. Beşincisi; Sivas, Kangal Malatya, İskenderun yoludur. Bu yolların hepsi de Sivasın Kangal ilçesi üzerinden Malatya ya ulaşmaktadır.[4] Frigyanın yıkılması üzerine bu devletin yerine kurulan Lidyalılar devrinde, devrin kudretli komutanı Giges, Mezopotamya ve İran ticaretini Ege Denizine bağlayabilmek için yaptırdığı meşhur Kral Yolu Sivas-Tonus- Kangal-Malatya-Harput-Suda yörelerinden geçmektedir.[5] MalatyaSivas yolu üzerinde yer alan Kangal, belki de bu güzergâh üzerinde bulunmasından dolayı 16. yüzyıldan günümüze kadar geçen zaman diliminde kendi çapında büyüyüp gelişmiştir. Esasen daha Roma çağında Kangalın, Arabisos(Afşin)tan Sebesteia(Sıvas)ya uzanan Roma yolu üzerinde bulunduğu anlaşılmaktadır. [6] Selçuklu hükümdarı Alparslan`ın Bizanslılar ile yaptığı 1071`deki Malazgirt savaşını takiben yapılan anlaşma uyarınca Kızılırmak yayının dışında kalan, Kızılırmak`ın doğusu ile birlikte Kangal ve yöresi, 1075 yılında Danişmendli, 1174 yılında Selçuklu, 1243 yılında ise Moğol egemenliği altına girmiştir. XI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren sık sık el değiştiren bu bölge, 1340`lı yıllardan sonra da Eratna Beyliği sınırları içerisinde görülmektedir. Malazgirt zaferinden sonra Selçuklular, II. Beyazıt döneminde de Osmanlılar bu yöreye egemen olmuşlardır.[7] II.Selim İran seferine giderken İran saflarında yer almasın diye Erzincan, Tunceli dolaylarında yaşayan Türkmenlerin bir kısmını Zara, Divriği ve Kangal arasına yerleştirdiği bilinmektedir.[8] Eski çağlarda olduğu gibi Osmanlı döneminde de Kangal güzergâhı önemini korumuştur. IV. Murat, 1635 yılında Revan seferi sonrasında Diyarbakır, Malatya, Kangal ve Sivas üzerinden İstanbula dönmüştür.[9]
XVII. Yüzyılda Sivas`a bağlı Kangal ve Ulaş civarları tamamen sahipsiz ve boş topraklar durumunda idi. Bu sebeple 1723`de bölgeye belli bir nüfus yerleştirmek sureti ile şenlendirme yoluna gidilir. Bu yerler diğer yerlerden daha önemli ve tehlikeli olduğu için kuvvetli ve kalabalık bir oymağın yerleştirilmesi gerekiyordu. Burada görevlendirilecek olanlar buralara evler kuracak , kendilerine ayrılmış topraklarda ziraat yapacak ve aynı zamanda Hasançelebi`den-Kangal`a kadar olan yerlerin asayişinden de sorumlu olacaklardı. Önce Şerefli oymağı yerleştirilmek istendi ama bu oymağın Rakka iskanına memur edildiği vesilesi ile vazgeçildi ve daha öncede Alacahan ve civarında yerleştirilmiş olan oymaklardan Ayubasan, Çoğşürüklü , Selmanlu, Akkuzulu, Dedeşlü, Halep Türkmenlerinden Sofular, Kürt Osmanlar aileleri tekrar buraya iskana memur edildiler.[10]
XVII. yüzyılda Sivastan Malatyaya giden batılı seyyah Macanus da Kangal yolu hakkında şu bilgileri vermektedir: Sivastan ayrıldıktan sonra Delikli Kaya denilen dağın tepesine vardığımızda soğuktan iyice aptallaşmıştık Kervanımız karda yürümekten bîtap düşmüştü. Sürücülerin birkaçı, kara batan hayvanları çıkarıp tekrar yükleme yaparken soğuktan donup öldüler. Nihayet bir boğaza ulaştık. Burada sadece bir hayvanın geçebileceği kadar dar bir yol vardı Kangal halkı yol kaybolmasın diye yolun iki tarafına ağaç kabukları dikmişler. Delikli Kayadan Kangala kadar bu ağaçlar rehberimize sanki göz olmuştu Böyle işaretlerle geçiş yöntemi İstanbulda, İranda ve pek çok ülkelerde biliniyormuş. Bu kadar yer görmüş, seyahat etmiş insanlar olarak bu kadar korkunç bir soğuğa rastlamadık [11] Yine XVII. Yüzyıl müellifi önemli seyyah Kâtip Çelebi Cihannümasında Kangalın konumunun stratejik öneminden bahsetmektedir.[12] XIX. Yüzyılın ikinci yarısında (1878) Sivas ve havalisine gelmiş olan Henry Tozer ise Seyahatnamesinde: Kangal ağalarının memleketi olan Kangal kasabası ise izlediğimiz yolun solunun biraz aşağı taraflarında yerleştiğinden diye bahseder.[13]
Kangal Osmanlılar döneminde Kangal Nahiyesi olarak Yeni-İl kazasının önemli idari yapılanmalarından birisiydi. Tarihi kaynaklarımızda Kangal ile ilgili kayıtlara Sivas Vilayetinin Yeni İl Kazasına bağlı bir nahiye olarak rastlarız. Belgelere göre Yeni-İl denilen bölge, Sivas şehrinin güneydoğusunda kalan, Kangal-Gürün ve civarıdır. Yeni-il livasının bulunduğu alanda, Halep yöresinden gelmiş Türkmen aşiretleri yerleşmiştir. Bunlar Halep-Sivas arasında konup-göçerlerdi.[14] Bu bölgede yerleşik hayata geçmiş köylerle birlikte, çok sayıda konar-göçer hayata devam eden Türkmen toplulukları da bulunmaktaydı. Türkmenler hayatlarını hayvancılığa bağlı olarak devam ettirdikleri için yazın kendilerine tahsis edilmiş bu yaylak alanlarında kışın ise Halep ve Şam taraflarına gitmekteydiler. Bu Türkmen toplulukları sahip oldukları sürüleriyle birlikte Halep ile Uzunyayla arasında gidip gelmekteydiler. Baharın gelmesiyle birlikte Halepten koyun ve deve sürüleriyle birlikte yürüyüşe geçen Türkmen toplulukları uzun, yorucu ve tehlikeli bir yolculuk serüveninden sonra Anadolunun uçsuz bucaksız yaylalarına kadar gelmekteydiler. Daha önceden belirlenmiş olan yaylak alanlarına oba oba, cemaat cemaat yerleşen Türkmenler, burada yeni bir hayat tarzına bürünerek yaşamlarını sonbahara kadar devam ettirmekteydiler. Kangal kazası ile ilgili ilk yazılı belgelere Sivas Vilayetine bağlı Yeni İl kazası Tapu Tahrir Defterlerinde rastlamaktayız. Yeni il kazası, Kangal merkezli olarak 1548 tarihinde kurulmuştur. Kaza ağırlıklı olarak Halep Türkmenlerinin teşkil ettiği Kangal ile Ağcakale, Aşudi, Mancınık ve daha sonraki yıllarda da Kara Tonus, Gürün ve Zamantı nahiyelerinin katılımıylaoluşmuştu.[15] Söz konusu tarihte Kangal ismi Kangallu olarak ifade edilmekte ve 120 vergi nüfusu bulunmaktaydı. Kangal, Bağdad Caddesi üzerinde bulunması nedeniyle derbent (karakol) haline getirilmiş, halkı güzergâhtaki gelip geçen yolcuları koruyarak hazineyi muhafaza ettiği için derbentçi tayin edilmişti. Derbent mahallinde bulunan Kangalın nüfusu kısa sürede hızlı bir şekilde artmış, Karakeşiş, Sarıkeşiş ve Aşçıoğlu mahallesi olarak üçe ayrılmıştır. Bu mahallelerde 1583 tarihinde 386, 1631 tarihinde 143, 1641 tarihinde 164 ve 1652 tarihinde de 184 vergi nüfusu bulunmaktaydı. 1548 tarihinde köyde bir adet değirmenle bir de boyahane bulunmakta ve köyün mahsullerini buğday, arpa ve hayvan ürünleri oluşturmaktaydı.[16]
Kangal nahiyesi, idari olarak 1855 yılına kadar Yeni İl kazasına bağlı kalmaya devam etmiştir. Kangal nahiyesi müdürlüğünü Kapıcıbaşı payeli Abdurrahman Ağa, naipliğini Mustafa Efendi, Deliktaş nahiyesi müdürlüğünü Abdullah Ağa ve Alacahan nahiyesi müdürlüğünü de Cebrail Bey yapmakta idi. Her üç nahiyenin toprakları da Üsküdarda bulunan Atik Valide Sultan Vakfına bağlı bulunması nedeniyle vergi bakımından vakıflar idaresine bağlıydı.
Söz konusu salnamede Kangal nahiyesine bağlı bulunan 38 köyde 203 hane bulunmakta ve 1424ü müslim 542si gayr-i müslim olmak üzere 1966 nüfus, Deliktaşa bağlı bulunan 4 köyde 143 hane ve 798i müslim 304ü gayr-i müslim olmak üzere 1102 nüfus ve Alacahanın ise 7 köyünde 182 hanede toplam 928 nüfus bulunmaktaydı.
Kangal nahiyesinde bulunan 13 mektepte 151 öğrenci öğrenim görmekte, Rum milletine ait ise 2 mektep bulunmakta ve 14 öğrenci öğrenim görmekteydi. Deliktaş nahiyesinde 5 okulda 85, Alacahan nahiyesinde 7 okulda toplam 133 öğrenci öğrenim görmektedir.
Söz konusu salnameyi takip eden yıllarda ise Kangal, Aşudiyi birlikte bir nahiye teşkilatı olarak görülmekte ve nahiye müdürlüğünü Mehmet Efendi yapmaktadır. Bu tarihlerde Kangal nahiyesinde 2 cami, 2 mescid, 2 hatip ve 2 imam bulunmaktadır.
1875 yılında Kangalın tekrar müstakil olarak nahiye haline getirildiğini görmekteyiz. Nahiye müdürlüğünü tekrar Kapıcıbaşı Abdurrahman Ağa yapmaktadır.
Bu tarihlerde Kangal nahiyesine bağlı köy sayısının 38den 50ye çıkmış olduğunu görmekteyiz. Nahiye nüfusu 622 hanede 4362si müslim ve 808i gayri müslim olmak üzere toplam 5170, Deliktaş nahiyesinde 4 köy ve 210 hanede 1826sı müslim ve 488i gayr-i müslim olmak üzere 2324, Alacahan nahiyesi ise 6 köy, 172 hanede 841 müslim nüfusa sahipti. Son 5 yılda üç nahiyenin 49 olan köy sayısı 60a, 3996 olan nüfusu da 7837ye çıkmıştır. Köy sayısı %20 oranında artarken, nüfusun 2 katı civarında bir artış gösterdiği gözlemlenmektedir. Bunun nedeninin bölgeye gelmekte olan Kafkasya muhacirlerinden kaynaklanmış olduğunu düşünmekteyiz. Çünkü bu yıllarda Kangal bölgesine çok sayıda muhacir iskân edilmiştir. Kangal halkı da söz konusu muhacirlere göstermiş oldukları hoşgörü, yapmış olduğu yardımlar ve inşa ettikleri haneler nedeniyle padişahın hoşnutluğunu kazanarak övgüye layık görülmüşlerdi.
Yine bu yıllarda Kangal nahiyesinde 10 mektepte 130u erkek ve 24ü kız olmak üzere toplam154 öğrenci, Rum milletine ait ise 3 mektepte 57 erkek öğrenci öğrenim görmektedir.
1881 yılında Kangal bölgesinde bulunan mevcut üç nahiyeye ilave olarak dört köyün daha nahiye haline getirildiğini görmekteyiz ki bu nahiyelerle müdürleri şunlardır.
Kangal Nahiyesi: Mehmet Efendi, Havuz Nahiyesi: Ahmet Ağa, Deliktaş Nahiyesi: Hüseyin ve Salih Ağalar, Alacahan Nahiyesi:Mehmet Bey, Karagöl Nahiyesi: Gül Ağa, Dışlık Nahiyesi: Garip Ağa ve Güneş Nahiyesi: Hüseyin Efendi.
İdari yapıda yapılan değişiklikler nedeniyle daha önceleri Kangal nahiyesine bağlı 50 köy bulunurken bu tarihte köy sayısı 27ye düşmüş olup, 5950si Müslüman ve 1398i Hristiyan olmak üzere 7348, Havuz nahiyesi 10 köyde 2824ü Müslüman 2214ü gayr-i müslim olmak üzere 5038, Karagöl nahiyesi 19 köyde 4034, Dışlık nahiyesi 16 köyde 4178, Alacahan nahiyesi 13 köyde 4160, Deliktaş nahiyesi de 4448 nüfusa sahip bulunmaktaydı.[17]
Kangal, Bağdad Caddesi üzerinde bir geçiş güzergahında bulunması, verimli ve geniş arazilere sahip olması nedeniyle, tarihimizde 93 harbi olarak bilinen 1877-78 Osmanlı-Rus Harbi sonrasında kaybedilen Osmanlı topraklarından gelen muhacirlerin iskanı için bir cazibe merkezi olmuştur. Daha önceleri Kafkas muhacirlerinde olduğu gibi Kars ve Terekeme (Karakalpak) muhacirleri de bu bölgede iskân edilmiş, kazaya bağlı 111 köyde mevcut 3421 hanede toplam nüfus 30 bin kişiye ulaşmıştı.
Bunun sonuçlarından biri olarak bölgede idari ve asayiş sorunları baş göstermiş, mevcut idari yapı ile bu sorunların üstesinden gelinemeyeceği görülmüştür. Özellikle bölgenin güvenliğini sağlamakla görevlendirilen Deliktaş ve Alacahan derbentlerinin bu görevleri yapmadıkları gibi birbirleriyle de sürekli kavgalı olmaları yetkililere acil önlemlerin alınması gerekliliğini hatırlatmıştır. Kangal bölgesini idari ve asayiş bakımından düzene sokacak ve söz konusu derbentlerin görevlerini yapacak yani bir yapının oluşturulması amacıyla Kangal nahiyesinin Kazaya tahvili çalışmalarına başlandı. Bu çalışmaların neticesi olarak 9 Nisan 1902 tarihinde Sivas Valiliği maiyyet memuru Ahmet Muammer Bey, Kangal Kazasının ilk kaymakamı olarak göreve başladı.
Yeni oluşturulan Kangal İdare Meclisi Heyeti ise şu şahıslardan oluşmaktaydı. Kaymakam Ahmet Muammer Bey, naib: Hafız Mehmet Efendi, müftü Mehmet Veli Efendi, mal müdürü Şükrü Efendi, tahrirat kâtibi Mahmut Cemal Efendi. Seçilmiş azalar ise; Abdulkadir Efendi, Hüseyin Efendi, Serkis Ağa, Melgün Ağa. Mal ve vergi dairelerinde ise; mal müdürü Şükrü Efendi, muavini Osman Nuri Efendi, vergi katibi İsmail Efendi, yardımcısı Vehbi Efendi, sandık emini Ferid Efendi, nüfüs memuru Kamil Efendi, katibi Süleyman Efendi. Kangal kazasında polis teşkilatı da bu tarihlerde kurulmuş olup, üçüncü komiser rütbesiyle Mustafa Atıf Efendi ile maiyetinde de 6 adet polis görev yapmaktadır.
Kangal kazasına bağlı nahiyelerde ise; Deliktaşta Abdullah Ağa, Havuzda Ahmet Ağa, Alacahanda Hasan Bey, Dışlıkta Mustafa Ağa, Güneşte Asaf Ağa, Kavakta İlyas Ağa ve Karagölde İsmail Ağa nahiye müdürlüğü yapmaktaydılar.
Osmanlı döneminin 1907 tarihli son Sivas Salnamesi münderecatında. Sivas vilayeti maiyet memurlarından İsmail Hakkı Efendinin Kangal kazasında kaymakam vekili olarak görev yaptığınıgörmekteyiz.
Söz konusu tarihte Kangal Belediye Başkanlığını Mehmet Salih Efendi yapmakta olup salnamelerde adı geçen ilk belediye başkanıdır. Belediye azalıklarını da Mehmet, Ahmet, Ali, Zeki, Karabet Ağalar, belediye kâtibi ve sandık emini olarak da Ahmet Rıfat Efendiyi görmekteyiz.
Kangal bu tarihlerde çok sayıda muhacir kabul ettiği için Kangal kadısı başkanlığında Muhacirin Komisyonu oluşturulmuş, gelen muhacirlerin karşılanması, geçici ve sürekli iskânları, iaşe ve ibateleriyle muhacirlere yeni evler yaptırılması bu komisyon marifetiyle gerçekleştirilmiştir.
Nahiyeden kazaya tahvil edilen Kangalda bazı müesseselerin de bu yıllarda kurulmaya başlandığını görmekteyiz. Telgraf ve posta memuru Sami Efendi, tapu kâtibi İlyas Efendi, şeriye kâtibi Faik Efendi, zabıta memuru Ahmet Midhat Efendi, İbtidaiye mektebi muallimi Ahmet Tevfik Efendi, reji memuru Savilyan Efendi, komiser Yahya Efendi, merkez polisi Necip Efendiyle süvari ve piyade askerleri de kazada görev yapmaktaydı.
Yine bu tarihte yeni teşkil edilen kaza merkezinde mükemmel bir hükümet konağı, iki güzel çeşme, kız ve erkeklere mahsus olmak üzere 2 ilkokul, muhtelif köylerde 9 adet cami-i şerif ve Alacahan nahiyesinde bir adet ibtidaiye mektebi yapıldığı da kaydedilmektedir.
Kangal kazasında tarihi el sanatlarımızdan halıcılık sanatı da çok yaygındır. Kangal halkının bir kısmı halıcılığı bir sanat ve geçim vasıtası olarak görmekte, diğer bir kısmı da kadınların boş zamanlarda uğraştıkları, feraset ve nezaketlerini yansıttıkları bir el hüneri olarak değerlendirmektedirler. Özellikle köylü kadınlar, yazın ziraat işlerini bitirdikten sonra kış günlerini halı ve kilim dokumakla geçirmektedirler.
Kadınların bu el dokumalarından en meşhurları Kürt perdeleri denilen ve evlerin duvarlarına asılmakta olan kilimlerdir. Bu perdelerin Karanlık köyünde dokunanları çok meşhurdur.
Kangalda dokunan Muşabbaklı kilimlerle halı, seccade, yastık yüzü, yan halısı ve heybe de çok meşhurdur.
Söz konusu Salnamede günümüzde şöhreti dünyaya yayılmış olan ve dünyada bir benzeri bulunmayan Yılanlıçermikten de söz edilmektedir. Çermiğin cilt hastalıklarına, vücut azalarının zayıflıklarına ve ruhsal hastalıklara (asabiye) iyi geldiği edinilen tecrübeler ve doktorların beyanlarından anlaşıldığı da kaydedilmektedir. Ancak kimyevi bakımdan tam bir tahlilinin yapılamadığından kıymet-i şifaiyesinin tam olarak belirlenememiş olduğu da vurgulanmaktadır.[18] Osmanlı-Rus savaşlarında (1877) doğuda ilerleyen Rus ordusundan Türk aileleri bugün Uzunyayla (Çerkez) bölgesine yerleşmiş, 1. Dünya savaşına müteakiben Milli Kurtuluş savaşında da göçler devam etmiş ve bu göçler ilçe merkezine de sirayet etmiştir. Bu savaşlarda Milli saflar cephesinde yer almış Türk boylarıdır. Kangal, 1901 yılında ilçe merkezi olmuştur. Bu tarihten önce Bucak Subaşı ünvanı ile makam kisvesi, bir cüppe ve Markop denilen ayak giyimi ile sembolleşmiştir. Kurtuluş savaşı yıllarında yurdun diğer taraflarında oluşturulan cemiyetlere ilaveten Kangalda ULVIYE adli kadın cemiyeti oluşturulduğu ve Milli Mücadeleye böylece katkıda bulunduğu tespit olunmuştur. ilçeye 1902 yılında ilk kaymakam olarak eski Sivas Valilerinden, tarihi kişiliği olan Muammer Bey atanmıştır. İlçemizde tarım ıslah çalışmalarında bulunduğu bilinmektedir. İlçe merkezinden geçen Sivas - Malatya eski karayolu şosesi, eski Sivas valilerinden Halil Rıfat Paşa zamanında açılmıştır.[19]
Yrd. Doç.Dr. Hasan COŞKUN
-GOP. İlahiyat Fakültesi-
[1] Recep Çevik, Sosyal Kültürel Ekonomik Coğrafi ve Folklorik Yönden Kangal, Sivas, 1996.s.19.Hikmet Denizli,a.g.e,340., Ergin Doymuş,a.g.e, s.17.
[2] Hasan Coşkun, Alacahan Kervansarayı Anadolu Medeniyetler Müzesi Sivas Postası Gazetesi, 19 Temmuz 2013,s.8.
[3] A. Tuba Ökse, Sivasta Arkeolojik Araştırmaların Tarihçesi, Revak Dergisi, 1993, s.30-34..
[4] Salih Şahin, Osmanlı Döneminde Sivasın Stratejik Konumu Sivas Kültür Dergisi, s.2. 2008,s.5. BOA. Y.PRK. MYD. 12/22
[5] Hikmet Denizli, Sivas Tarihi ve Anıtları, Sivas(Tarihsiz), s.219.
[6] Galip eken, 19. Yüzyılda Kangal Kazasının sosyo-ekonomik Yapısına Dair Osmanlılar Döneminde Sivas Sempozyumu Bildirileri-I-Sivas.2007,s.259.
[7] Doğan Kaya, Sivasta Yatırlar Ve Ziyaret Yerleri, Sivas, 2012,s.323.
[8] http://www.cumhuriyet.edu.tr/sivas/kangaldog/kangal_ilcesi/tarihcesi.html.
[9] Galip Eken, a.g.e, s.259.
[10] Zülküf Sarıtepe, Derbent Teşkilatı ve Alacahan Derbenti www.alacahan.bel.tr
[11] Adnan Mahiroğulları, Seyyahların Gözüyle Sivas, İstanbul 2001, s. 49.
[12] Katip Çelebi, Kitab-ı Cihannüma, İstanbul 1145, s. 628.
[13] Mahir Peşken, a.g.e, s.126.
[14] N.Yücel Mutlu, Sivas İli İdari Birimlerine Ait Yer Adları, Ankara,2011, s.88.
[15] İlhan Şahin, Yeni-İl Kazâsı ve Yeni-il Türkmenleri (1548-1653), (Basılmamış Doktora Tezi),İstanbul, 1980, s.150-154.
[16] Salih Şahin, Salnamelerde Kangal, Sultan Şehir, Sivas, 2008,Yıl:2, Sayı:6, s.77.
[17] Salih Şahin, Salnamelerde Kangal, Sultan Şehir, Sivas, 2008,Yıl:2, Sayı:6, s.78.
[18] Salih Şahin, Salnamelerde Kangal, Sultan Şehir, Sivas, 2008,Yıl:2, Sayı:6, s.79.
[19] Ergin Doymuş, Her Yönüyle Kangal, 1998, Sivas, s.14-15.
Yorum yazarak Kangal Gündem Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kangal Gündem hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kangal Gündem editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kangal Gündem değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Kangal Gündem Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kangal Gündem hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kangal Gündem editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kangal Gündem değil haberi geçen ajanstır.