Dün bugün yarın

Çocukluğumuzda en çok sevdiğimiz oyunların başında o gün ki deyimle;? top oynamak? gelirdi. Gerçi birçoklarımız bugün bile mümkün olsa o gün ki,? top? bu gün artık;? Futbol? olarak adlandırılan oyunu yine oynamak ister, hatta imkânı ve fırsatı olanlar öyle zannediyorum ki halı sahada topun peşinde yine koşmaya-eh ne kadar koşa bilirlerse- can atarlar.

Bunu yapamayanlar yolda giderken çocukların sokak aralarında oynarken kendine doğru yuvarlanarak önüne gelen ?futbol topuna? aklına gelen binlerce anıları hatırlayarak şöyle bir dokunmaktan ayrı bir haz alırlar.

Bu gün arsalarda, futbol sahasında, tabiî ki halı sahada futbol oynayan çocukların ve yetişkinlerin -inanıyorum ki hiç aklına gelmeyecek bir problem,- dün bizlerin çocukluklar zamanında bütün sıkıntısı ile gündemimizde sürekli olur, sonrada o problem öyle kolay kolay da halledilemeyecek bir durum arz ederdi.

O problemin adı;? topumu alır giderim.?veya ??o zaman topumu verin ben gidiyorum?? işte bu sözler maçın hangi anında olursa olsun insanın canını boğazına getirir, tamda maçın en olmaz yerinde en olmaması gereken bir sıkıntının ortaya çıkmasına sebep olurdu.

Futbol topu öyle kolayca herkesin alacağı veya herkes de kolayca bulunmayacak bir nesne olması nedeni ile sürekli top oynarken o sahada oynanan maçlar da haliyle, futbol topu kiminse o topun sahibinin hemen hemen muhtemel tehdidi altında geçerdi her seferinde.

Her nasılsa ? futbol topu olan çocuk, top oynamayı çokta beceremeyen birisi olurdu nerdeyse. Topun sahibi, topu çok seven veya topu iyi oynayan biriyse söz konusu olan sıkıntı zaten olmaz; topu olanın tehdidi haliyle ortadan kalkmış olurdu.

Düşünün büyük bir istekle iki takıma ayrılmışsınız. Çocukluğunuzun bütün enerjisi ile ortada bulunan futbol topunun peşinde koşuyor, rakiplerinizden birkaç gol öne geçiyorsunuz derken? Hop. ?Ben eve gideceğim topumu verin? diyen bir söz? De hadi, ne yaparsan yap!

Başlar bir curcuna; ?sen git, biz topunu getirelim o zaman.?Biz eksik mi oynayalım?? diye yapılan bir itiraz.?Ne yeniliyorum diye kaçmak mı istiyorsun?? diye bir çıkışma, artık o gün ki maçın nasıl sonuçlanacağını Allah bilir.

Bu tartışmalar, bu tartışmaların sebep olduğu takışmalar; derken? Neticede yine iş futbol topunun sahibinin ne yapacağı ile orantılı bir şekilde tamam veya devamla sonuçlanırdı.

Elbette çocuklukta,? hayat? çocuklar için; hep bir oyun ve eğlenceden ibarettir? zannedilerek? futbolun dışında da? çok farklı oyunlarla geçirilse bile, şu veya bu şekildeki; ? oyunu/oyunları bozan müdahaleler? çocuklukta bile hayatı çekilmez kılan tatsızlıklara sebep oluyordu.

Çocuklukta böyleydi ama? büyüdüğümüzü zannettiğimiz zamanımızda değişen ne oldu ki??

?Düşünseler şunu da anlarlardı ki: bu dünya hayatı geçici bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir ve ebedî âhiret diyarı ise, hayatın ta kendisidir. Keşke bunu bir bilselerdi! (Suat Yıldırım/ANKEBÛT-64)

Görüyorsunuz hangi yaşta olursanız olun bu dünya hayatı geçici bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değilmiş.

Büyüdüğümüz zamanlarda her ne kadar çocuklukta oynanan oyunları oynayamasak ta; büyüyünce karşımıza bizim isteyip istememize aldırmadan çıkan nice farklı oyunun ortasında kendimizi buluyoruz. Ancak hayat her ne olursa olsun o hayatın içerisinde yapılan nice,? müdahaleler? var ki; o müdahaleler, hayatı çekilmez kılıyor.

Bir taraf da kendinde o hakkı gördüğü için(!) bir şey isteyenler, diğer taraf da vermekte vermek diyenler, daha başka taraf da başka başka haller? Yani her zemin ve şartta bitmez tükenmez istekler.

??illa da ben şunu istiyorum. İstiyorum da istiyorum. Şunu bana verin. Verinde verin demekten vazgeçmeyenler?? haliyle bu isteklerin her birimizin hayatına farklı şekilde yansıyan olumsuzlukları?

Daha önce gazetemiz,?Kangal Gündemde? 01.06.2015 tarihinde yayınlanan, ? Ya istenen olmazsa?!...? başlıklı yazımız da, ?? İstediklerini elde edebilecekler mi?? yaşarsak göreceğiz inşallah.?diye devam eden yazımızdan sonra bugüne kadar (7Haziran/1Kasım 2015 tarihine kadar) geçen/geçecek süre içerisinde yaşananları daha doğrusu terörün ülke insanlarına verdiği nice acıları yüreğimiz burkularak yaşadık gördük ve görüyoruz.

Bakalım ülkemizin ağır atmosferi içerisinde birazda zorunlu olarak ama isteksizce gitmekte olduğumuz bir yolun neticesi ne olacak, yine yaşarsak göreceğiz. Umarım 1 Kasım 2015 seçimlerinden sonra yaşanacak günler herkes için bu günlerden daha iyi olur.

İyi ve güzel günler dileği ile?

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Ahmet Akif Ender - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Kangal Gündem Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kangal Gündem hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kangal Gündem editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kangal Gündem değil haberi geçen ajanstır.



Anket KANGAL BELEDİYE BAŞKANI KİM OLMALI?
Tüm anketler