Cemiyet olarak bir buhran mı geçiriyoruz?

Cemiyet olarak bir buhran mı geçiriyoruz?!?Veya her geçen gün buhrana giden bir mesafeyi mi tüketiyor adımlarımız? Bu gidiş nere, bu yolculuk nereye yönelmektedir dersiniz?... Eğer böyle değilse başka nasıl anlamak gerekir yaşananları?.. Nasıl yorumlamak gerekir cemiyetteki halleri?

Bu bilinen ve görünen ?insan manzaralarının? sizleri hiç düşündürdüğü oluyor mu sahiden? Ya sürekli ekranlardan evlerimize yansıyan boğucu atmosferler nasıl bir çağrışım yaptırmaktadır, İnsanların aklında?

Çarşıda, pazarda görünen- ekseriyetle- insanların yüzleri asıksa... İnsanlarda asabiyet halleri içeren isyana yönelmiş bir sukut´un izleri var sa hal ve davranışlarında?

Tebessümler samimiyetle buluşmazken, görünen o ki; gülmeler de bir neşenin kaynağından fışkırmıyor, besbelli ki; çoğu zaman.

?Ortamlara? uymaya çalışarak atılan zoraki kahkahalar, zannetmiyorum ki içten geliyor olsun?

Güven denen unsur hep den terk etmiş gibi cemiyeti. En yakından başlayarak en uzağa kadar kimsenin kimseye inanmak istemediği gayretler kol geziyor her dilde.

?Evet?, ?öyle?, ?tabi?, ?neden olmasın? diye verilen hiçbir cevap o kelimenin aslına uygun -aslı ile aynı- manayı içermiyor yüreklerde.

Bütün davranışlarda mutluluğunu kaybetmiş bir toplumun izleri fark ediliyor, kolayca anlaşılmakta olan.

Belki en kötüsü; ümitlerini de kaybetmeye başlıyor sanki toplumda fertler, her geçen gün. Bugünü yarından, yarını bu günden ayırt edemez oluyor insanlar bıkmışlığın verdiği güvensizlikle.

? Yarın sanki ne olacak?, bugüne kadar ne oldu ise; ?yine yarında o olacak? diyen bir umursamaz haller kuşatıyor, dört bir yanı.

Bu mu, vaat edilen toplum?... Bunlar mı, dünden daha iyi olacak ?umutlarına? kanal ize edilen insanlar? Bunlar mıdır, görülmesi istenen manzara? Bunlar mı dır, İnsanlara sunulması beklenen hayatlar?

Hangi yanlış hayaller, hangi sahte hülyalar, hangi sanal ayağı yere basmayan yönlendirmeler getirdi bu cemiyeti buralara?... Uçuk, kaçık hangi gerçek dışı hal ve söylemler yöneltti bizi, kendimizi kandırmaya? Temeli bilgiyle yoğrulmamış, dünya ve hayatın gerçeklerine rağmen hangi olmayacak rüyalardan uyandık dersiniz, bu günden düne bakarak?

Bildiğimizle amel etmeyip, her esen rüzgârın önünde bir yaprak misali savrulup gidecek miyiz, bir ömür boyu? Bizim bize ait değerlerimiz olmayacak mı, samimiyetle sarıldığımız? Bizi hiç mi bağlamayacak, İnandığımız değerler?!

Her yeni dönemde, her devirde gerçekten iyi ve güzeli aramaktan mı kaynaklanıyor, kolayca savruluşumuz? Eğer öyleyse; niye hemen ce kendimiz ettik, kendimiz bulduk, diyoruz her seferinde?

Hangi beklentiler, hangi gizli talepler, hangi olmayacak, gerçekleşmeyecek arzular bizleri getirdi buralara dersiniz, düşününce?

Eğer düşünecek olsak; aslında çok rahat buluruz bütün yaşananların cevabını. Öyleyse düşünmeye devam edelim. Küçük bir yönlendirmeyle kendimizin/ kendimize sunduğumuz bu sonuca gelen, garip serüvenimizi.

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Ahmet Akif Ender - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Kangal Gündem Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kangal Gündem hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kangal Gündem editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kangal Gündem değil haberi geçen ajanstır.



Anket KANGAL BELEDİYE BAŞKANI KİM OLMALI?
Tüm anketler