Cambaza Bak Cambaza Devrimi

Günlerdir CNN ve BBC başta olmak üzere dezenformasyon medyası Gezi

Parkı’nda yaşananları “Taksim Meydan Savaşı” olarak dünyaya duyurdu.

Haberler yayıldıkça, barış süreciyle daha kendini yeni yeni toparlayan

Türkiye’nin üzerine yeni bir moralsizlik kabusu çökertilmeye çalışıldı.

İstanbul’un en canlı bölgesinde kepenkler kapatıldı, dövizin ateşi

fırladı, borsa çökmenin eşiğine geldi; “Lider Ülke” imajı Taksim

Meydanı’nda çöpe atıldı. Türkiye’yi Suriye bataklığına çekemeyen küresel

güçler, Gezi Parkı’nda “cambaza bak cambaza” aldatmacasıyla diz

çöktürmek istedikleri ülkelere uyguladıkları “renkli devrim”lerinden

birini daha “çevre hassasiyeti”yle devreye soktu.

27 Mayıs gecesi Taksim Gezi Parkı’nda yayalaştırma projesi kapsamında sökülen ağaçların “sosyal medya”aracılığı ile yayılmasıyla birlikte bütün “çevreci aktivistler”adeta birer domino taşı gibi Ankara, İzmir ve diğer vilayetlere serpilmeye başladılar. Masumbir “çevre protestosu”olarak başlayan eylemler, 28 Mayıs sabahı “barış elçisi” BDP Milletvikili Sırrı Süreyya Önder’in Taksim Gezi Parkı’nda meydana çıkması ve ardından polisin biber gazına maruz kalan “Kırmızılı Kadın” Ceyda Sungur’un simge pozuyla çığrından çıkmaya başladı.

Tersine fetih yaşanıyor

Fatihin İstanbul’u fethedişinin 560. yıldönümü sabahı İstanbul adeta “tersine fethi”andıran polis-eylemci arbedesiyle uyandı. Akşama doğru 3. Boğaz Köprüsü’ne ismi verilen Fatih’in torunu Yavuz Sultan Selim’in tarihi kişiliği bir kenara bırakılarak “40 bin Aleviyi katletti”dezenformasyonu yeniden servis edilmeye başlandı.

Masumâne başlayan protestolar, günler geçtikçe adeta bir “hesaplaşma”ya

dönüştü. 28 Şubat kalkışmasından sonra raflara kaldırılan tencere

tavalar tekrar gündemdeki yerini alırken, anadan üryan sloganlarla AK

Parti’ye diz çöktürme operasyonları hem içerden, hem de dışardan balon

gibi şişirildi. Adnan Menderes’i asanlar, Turgut Özal’ı zehirleyenler,

Erbakan’ısiyasetengömüp; üzerine beton dökenler, Başbakan Recep Tayyip

Erdoğan’ı “yemek”için ellerini ovuşturmaya başladılar. Paradan para kazanan “rant lobisi”bütün imkanları seferber ederek yeni bir “mahalle baskısı”yla ortaya çıktı. 28 Şubat sürecinde sahaya sürülen figürler topyekün devreye sokuldu.

Tencere tava hep aynı hava

Başbakan Erdoğan bu süreç içerisinde kendisini “Her yer Taksim, her yer direniş” sloganlarıyla test edenlerin gardını düşürecek hamleyi yaptı. 3 Haziran’da çıkacağı Afrika gezisi öncesinde “Evinde zorla tuttuğumuz yüzde 50 var”ve “Tencere tava hep aynı hava”ifadelerini bilerek ve isteyerek gündemin orta yerine bırakarak yolculuğuna çıktı.

Aklı evveller bu ifadelerin ne anlama geldiğini günlerce analiz

etmeye çalışırken, Başbakan Erdoğan, Fas ve Tunus gezisi olan bitenlerin

keyfini çıkardı. Güce tapınanlarla, memlekete hizmet için yırtınanların

şeceresini yeniden not etti. Önünde uzun süredir oluşan puslu havanın

arkasındaki dost-düşmanı daha net görme fırsatı yakaladı.

“Dik dur eğilme bu millet seninle”

Fas ve Tunus gezisi dönüşü Atatürk Havalimanı kendisini karşılayan onbinlerin “Dik dur eğilme bu millet seninle” sloganlarını karşılıksız bırakmayan Başbakan Erdoğan, yaptığı açıklamalarla “yumuşak lokma” olmayacağının sinyallerini bir kez daha yineledi.

Uludere’de 34 sivilin öldürülmesi, AK Parti Şırnak İl Başkan

Yardımcısı Ramazan Dindar’ın katledilmesi, Gaziantep’in bayram gününde

kana bulanması, F-4 savaş uçağımızın Suriye tarafından düşürülmesi,

Reyhanlı’da bomba yüklü iki aracın patlatılması; birilerinin kaos

butonun başına oturduğunu gösteren olaylar zinciriydi. AK Parti Hükümeti

nezdinde Türkiye’yi itibarsızlaştırma oyununun en büyük çaplı halkası

ise Taksim Meydanı’nda hortlatıldı. Başbakan Erdoğan’ın “Bir başbakan gündem oluşturmuyorsa o görevde bulunmasın zaten” açıklamasının ardından “Hayır o kadar da değil” denilerek başbakandan rol çalınmaya başlandı.

Hatırlayalım, yaklaşık 100 yıl önce “Hasta Adam”ilan

edilerek emperyalistler tarafından parçalanan Osmanlı Devleti’nden

ihdas edilen devletçikler bugün yine kan gölünü andırıyor. Ortadoğu

coğrafyasında yeni bir oluşunun kanlı travması bütün bölgeyi kasıp

kavuruyor. Ceset tarlasına dönen Suriye bakatlığına “Hasta Adam”ın mirascısı Türkiye’yi sokmayı başaramayan emperyalist aktörler, Gezi Parkı’nda “Türkleri biraz kuruyunca sulayın, biraz yeşerince de budayın...”sözünün gereği terbiye etmeye çalışıyor.

Görünen o ki, Suriye’den sonra sırayı Türkiye’ye getirme gayretinde

olan küresel aktörlerin, emellerini gerçekleştirmek için AK Parti

Hükümeti’ne diz çöktürme operasyonları devam edecek.

Önceki

gün Ankara Sincan’da, dün de İstanbul Kazlıçeşme’de milyonları

mey-danlara toplayan Başbakan Erdoğan, ulusa değil dünyaya seslenerek; “küresel çapulcular”a teslim olmayacaklarını, oynanan kirli oyunu bozacaklarını haykırdı.

Taksim, Kurtarılmış Bölge

Haftalardır hem Türkiye hem de İstanbul kirli senaryoların sıcağında

cayır cayır yanıyor. Dün gece Taksim’de gerçekleştirilen üst düzey

operasyona rağmen, tedirginlik sokakları güvensiz kılıyor. Bırakın “Kurtarılmış Bölge”ilan

edilen Taksim Meydanı’nın yanından geçmeyi, artık hafta sonları

Beşiktaş sahiline gitmeye bile çekiniliyor. 1 Haziran Cumartesi günü

Kabataş Şehir Hatları Vapur İskelesi’nde 6 aylık bebeği kucağında olduğu

halde Gezi Parkı eylemcileri tarafından tekme tokat dövülen ve

Başbakanın Meclis’te yaptığı konuşmada, “Çok önemli bir yakınımın gelinini yerlerde sürüklediler” diye dile getirdiği olayların travmatik boyutunu gösteriyor. Ya “Taksim’e camii veyaTopçu Kışlası”na sıcak baktığımız “çevreci protestocular”tarafından

anlaşılırsa; hayat memat meselesi. Çünkü bu eylemler sebebiyle ortaya

çıkan en son bilanço; 4 ölü, 48 ü ağır olmak üzere 5 bine yakın yaralıyı

gösteriyordu.

Adalara doğru tam yol ileri

Kabataş

İskelesi’ne yanaşan Şehir Hatları Vapuru’na bir an önce atlayıp

uzaklaşmak,belki riskleri azaltmak için en iyi formül olarak gözüküyor.

İstanbul’un keşmekeşini arkamıza alarak Adalar’a doğru açılıyoruz.

Kadıköy’de binen yolcularla birlikte “standart yolcu sayısı” neredeyse ikiye katlanıyor. Kaptan “tam yol ileri”pozisyonunda Marmara’yı yara yara ilerliyor.

Buradaki gündem, Türkiye’nin gündeminden çok farklı. Gemi adeta

Edirnekapı Mihrimah Sultan Hamamı gibi. Dalgaların çıkardığı seslerle

insanların sesleri birbirine karışıyor. Kimi Alman, kimi Arap, kimi

Afrikalı, kimi Çinli, kimi İngiliz, kimi bilmem ne; mavi yolculuğun

keyfiyle özgürce muhabbetleşiyor. Birbirini uzun süredir görüşmeyen

Adalılar, abartıya kaçan tavırlarla kucaklaşıyor. Seyyar satıcı bambu

ağacından mütevellit yelpazesini ballandıra ballandıra pazarlarken,

arkasından 3 harekette limonun içindeki suyu şırıl şırıl bardağa

boşaltan diğer satıcının tekniği herkesin ağzının suyunu akıtıyor.

Marmara’nın gerdanlıkları

Bütün bu hengamenin arasında ufaktan bir hareketlilik göze çarpıyor.

Marmara’ya gerdanlık gibi dizilen Prens Adaları’nın ilki ve İstanbul

Limanı’na 6.5, Anadolu Yakası’na 3.5 mil uzaklıkta olan Kınalıada

yolcuları 50 dakikalık bir yolculuktan sonra adaya ayak basmanın

mutluluğunu yaşıyor. Buraya Kınalıada denmesi, ada toprağının kırmızı

renkli olmasından kaynaklanıyormuş.

Tarih boyunca değişik

isimlerle anılan Kınalıada, Burgazada, Kaşık Adası, Heybeliada,

Büyükada, Sedef Adası, Sivriada, Tavşan Adası, Yassıada’dan oluşan

adalar topluluğunun dünyaca bilinen en ünlü ismi Prens Adaları’dır. Bu

isimle anılmasın sebebi ise, Roma ve Bizans devirlerinde asillerin,

prenslerin ve kraliçelerin buralara sürgün edilerek işkence altında

öldürülmelerinden dolayıymış. Adalara ilk vapur seferleri Galata

Köprüsü nden 1846 yılında başlamış. Bugün ise Kabataş, Kadıköy ve

Bostancı’dan sürekli deniz yolu seferleri yapılıyor.

Yaz aylarında nüfus patlaması yaşanıyor

Adalar’ın tamamının 16 kilometre kare yüz ölçüme sahip olduğu, bunun

yaklaşık 542 hektarının binalarla kaplı olduğu belirtiliyor. Verilerine

göre 14.221 olan Adalar nüfusu, yaz aylarında artarak 72.000 civarına

ulaşırken, günü birlik ziyaretçilerle birlikte 140.000’i bulduğu

söyleniyor. İnsan sayısının yaz mevsiminde, kış mevsimine göre 10 kat

arttığı hafta sonlarındaysabu sayının daha da katlandığı ifade

ediliyor.Kınalıada yolcuları indikten sonra vapur Burgazadası’na doğru

hareket ediyor. 15 dakika sonra vapur iskeleye yanaşıyor.

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Sabri Gültekin - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Kangal Gündem Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kangal Gündem hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kangal Gündem editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kangal Gündem değil haberi geçen ajanstır.



Anket KANGAL BELEDİYE BAŞKANI KİM OLMALI?
Tüm anketler